Zorunlu aşı, insana tecavüz demektir!
Ceza hukuku profesörü ve avukat Ersan Şen, bir televizyon programında "Zorunlu aşıyı çıkarırsın. Dersin ki ''kardeşim, tıbbi geçerli mazeretin olmamak kaydıyla eğer bu mazeretin yoksa bunun da yaptırımı şudur; 2 yıl, 3 yıl, 4 yıl hapis cezası. Hatta ben zorunlu aşıyı gelir evinde iş yerinde tatbik ederim.'' Bu gücün varsa uygularsın." şeklinde konuştu.
Şen, ayrıca, "Benim sıram geldiyse, ben aşıya gitmediysem, haklı bir mazeretim yoksa yaptırımın neyse tatbik edersin. O insanları aşıya mecbur edersin. Veya öyle bir günler olur ki asker ve polis zoruyla evlerine, iş yerlerine girip yaparsın. Bu hayat... Her şey mümkün." dedi.
***
Ersan Şen, evindeki ayakkabı kutularında yüksek miktarda kayıt dışı para ele geçirilen ve sonra tahliye edilen Halk Bankası Genel Müdürü Süleyman Aslan''ın avukatı olarak konuyla ilgili haber veya yorum yapan elliden fazla gazeteci hakkında suç duyurusunda bulunmuştu. Elliden fazla gazeteci, savcılık talimatıyla emniyete çağrılmış, ifadeleri alınmıştı. Böylece, yargılama sürecinde konuyla ilgili haber ve yorum sayısı azalmıştı.
Bu suç duyurusu, hukuk sisteminin, basına baskı aracı olarak kullanılması demekti.
Şimdi aynı avukatın, "asker-polis zoruyla aşı"dan bahsetmesine yani vatandaşı baskı altına almaya çalışmasına hiç şaşırmadım!
***
Bir defa, ortada gerçekten bir "aşı" yoktur. Bütün dünyada, acil kullanım onayı ile kullanılan sıvılar, "aşı adayı"dır. Hastalığın sebebi gerçekten koronavirüs ise virologların söylediği gibi bu tür virüslerin kesinlikle aşısı olmaz! Çünkü aşılar, mutasyon hızına yetişemez.
Üstelik tarihte ilk defa, koronavirüs korkusu yaratılarak bu sıvılar ile insanın genetik yapısına müdahale edilmektedir. ABD ve Avrupa''da, söz konusu sıvıların kanda pıhtılaşma ve kalp kası iltihabına, dolayısıyla 13 bin kişinin ölümüne yol açması üzerine toplantı üzerine toplantı yapılmaktadır.
Kaldı ki, Türkiye Cumhuriyeti Anayasası''nın 17''nci maddesi şöyledir:
"Herkes, yaşama, maddi ve manevi varlığını koruma ve geliştirme hakkına sahiptir. Tıbbi zorunluluklar ve kanunda yazılı haller dışında, kişinin vücut bütünlüğüne dokunulamaz; rızası olmadan bilimsel ve tıbbi deneylere tabi tutulamaz. Kimseye işkence ve eziyet yapılamaz; kimse insan haysiyetiyle bağdaşmayan bir cezaya veya muameleye tabi tutulamaz."
Bu Anayasa hükümleri, aslında evrensel hukuk kurallarıdır. Bir avukatın sözleri ile değişmez! Zorunlu aşı, insana tecavüz demektir; meşru müdafaa hakkı doğar!
***
Üçüncü defa hatırlatıyorum ama aşıya davet edilen vatandaşlara imzalatılan onam belgesinde, "Ek bilgilendirme" başlığı altında, "Mevcutta size uygulanan aşının Faz 3 çalışmaları tamamlanmamıştır. Pandemi nedeniyle Faz 3 çalışması tamamlanmadan Sağlık Bakanlığı tarafından ''acil kullanım onayı'' verilmiştir. Bu nedenle aşı ile ilgili bilimsel veriler yetersizdir. İlk evre, ileri evre yan etkilerinde değişiklik olabilir." denilmektedir!
Hukukçu Hacı Ali Özhan, bu belgenin bile gerçeği tam olarak yansıtmadığını bildirmiş ve "Aşı yaptıracak kişinin, kendi üzerinde ''denek'' olarak deney yapılmasına rıza gösterip göstermeyeceği konusunda iradesinin tam olarak anlaşılması gerekir. Bu nedenle vatandaşın doğru bilgilendirilmesi ile gerçek iradesinin oluşabilmesi için rıza belgesindeki metin içerisine ''araştırma yapmak üzere aşının tıbbi deney olarak yapıldığını biliyor ve denek olarak kendi üzerimde uygulanmasına serbest irademle izin veriyorum'' şeklinde bir eklemenin yapılması gerekir" diye bir resmî başvuruda bulunmuştu.
Kısacası Türk vatandaşları, "bilimsel verileri yetersiz" sıvılarla "kobay" olarak kullanılmaktadır ve bu durum, korku ve propagandayla örtbas edilmektedir.