AKP’nin can simdi: Elektronik oylama!
Türkiye her alanda çürüme belirtileri gösteriyor. Zaten devletin hukuk, eğitim, sağlık, sosyal hatta güvenlik gibi temel hizmetlerini, “sektör” olarak görmeye başlar ve özelleştirirseniz çürüme kaçınılmazdır.
“Eğitim, sağlık ve sosyal güvenlik hızla özelleştiriliyor da hukuk ve güvenlik ne zaman özelleştirildi?” diye soranlar olabilir. Hukukta henüz kurumsal bir özelleştirme yok ama diğer alanlar sektörleşince, bundan aynı oranda hukukun etkilenmemesi mümkün müdür?
Polisin yerini her yerde özel güvenlik almıyor mu?
Parası olan artık askerlik de yapmıyor!
Bu, parası olanın güvenliği satın alması değil midir?
***
Bugün Türkiye’de yeni doğan bebekler sağlıklı olduğu hâlde ilaç verilerek hasta ediliyor ve yoğun bakım bölümlerinde boğazına hortum sokularak öldürülebiliyorsa, evde bırakılan beş çocuk yanarak ölüyorsa, sanal bahis sistemi üzerinden, iktidarın göz yummasıyla, ülkenin kanı emiliyorsa, bunların ana sebebi vahşi kapitalizmin insanımızın ruhuna işlemesidir.
Gıdanın bozulması, havanın ve suyun kirletilmesi, ormanların yok edilmesi, hep bu yüzdendir.
Böyle bir ortamda devlet kurumlarına da güven kalmaz. Bütün kamuoyu araştırmalarında kurumlara olan güven, tarihin en düşük düzeyindedir. Devletin istatistik kurumu bile enflasyonu yarı yarıya düşük gösteriyor. Buna rağmen çalışanlara, sahte enflasyon oranı kadar bile zam yapılmıyor.
Ülkenin yönetim sistemini değiştiren bir referandumda, oylama sürerken kural değişikliği yaparak mühürsüz oyları geçerli saymak, sonra da “Atı alan Üsküdar’ı geçti” diye oy hırsızlığını meşrulaştırmak yaşadığımız gerçekler değil midir?
Deyimde geçen at, çalınmış attır!
Devleti dönüştürmek isteyenlerin, hedefe ulaşmak için her yolu mübah görmelerinin sonucu budur. Hırsızlık, hırsızlıktır! Oy hırsızlığı meşru sayıldığında o ülkede her türlü insanlık dışı olayın yaşanmasına şaşırmamak gerekir.
***
Durum böyleyken, elektronik seçimlere geçmek, “Biz, oylarımız düşse de iktidarı ne pahasına olursa olsun bırakmayacağız. Bunun için her türlü gayrimeşru yola başvururuz” demektir.
Nitekim eski İçişleri Bakanı Sadettin Tantan, “Elektronik seçim çalışmaları; veri güvenliği, gizlilik, dışarıdan müdahale gibi hususlarda hangi teknolojiye sahip olursanız olun güvenlik zafiyetine açıktır. Türkiye’de parmak boyasının kaldırılması sonrasında artan seçim güvenliği tartışmalarına elektronik seçimin eklenmesi hâlinde seçim sonuçları, halkta her zaman sorgulanır hâle gelecektir. Seçim güvenliğinin sağlanması açısından, elektronik seçimin gündemden çıkması ve parmak boyası uygulamasının geri getirilmesi gerekmektedir.” diye mesaj yayınladı.
Tehlikeye dikkat çekti diye Nasuh Mahruki’nin kapısına sivil polis göndermek, elektronik seçimle millet iradesinin çalınmasının planlandığını doğrulamaktadır.
***
Başkanlığını eski TBMM Başkanı Hüsamettin Cindoruk’un yaptığı, Millî Merkez açıklamasında da şöyle denildi:
“Millî Merkez Yönetim Kurulu üyemiz, Everest Dağı’na iki kez Türk Bayrağı diken, 1999 depreminin unutulmaz kahramanlarından AKUT kurucu başkanı, yazar, değerli Nasuh Mahruki erken seçim konusunda duyarlı bir vatandaş olarak CHP’yi uyarmak üzere X hesabından yaptığı açıklamayı takiben hakkında ‘yakalama kararı’ çıkartılarak sivil giyimli birkaç polis tarafından evine yapılan baskınla gözaltına alınmak istenmiştir. Nasuh Mahruki, anayasanın ‘Düşünceyi açıklama ve yayma hürriyeti’ başlıklı 26. Maddesinde tanımlanmış temel haklar kapsamında duyarlı bir vatandaş olarak düşüncelerini açıklamıştır. Millî Merkez olarak Sayın Mahruki hakkında ‘yakalama kararı’ çıkartılmasını, özgürlüğünün kısıtlanmak istenmesini şiddetle kınıyoruz. Ülkemizde yurtsever, demokrat ve Cumhuriyetçi aydınlara ve muhalif isimlere karşı, giderek yaygınlaştırılan baskı, sindirme ve susturmaya yönelik otoriter rejim uygulamalarını kaygı ile izliyoruz. İktidarın, bu tür uygulamalara son vermesi yolundaki çağrımızı, duyarlı kamuoyu ile paylaşıyoruz.”