Yolun sonu gözüküyor!
Dolar/TL'nin, enflasyonun ve işsizliğin yükselişini durdurmanın iki yolu var:
1-Eğitim, hukuk ve ekonomide reformlar yaparak yüksek teknoloji içeren mallar üretmek.
Ancak bunu yaparsanız insanların eğitim düzeyi artar, sonuç olarak anlattığınız masallara, kutsal değerler üzerinden yaptığınız siyasete kimse inanmaz. Seçmen ülkedeki kalkınma durumuna göre oy vermeye başlar. O zaman, eğer sorunlara gerçek çözümler üretemiyorsanız iktidarı kaybetme tehlikesi doğar.
Palavralara dayanan bir yönetim kuru kontrol etmek için ne yapar? İşte ikinci madde burada devreye girer…
2-Faiz artar böylece herkes kurun kontrol edildiğini düşünür…
Ancak faiz artışı kısa dönemde kuru kontrol etse de çok büyük bir yan etkisi vardır: Yatırımları bitirir!
Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği (TOBB) Başkanı M. Rifat Hisarcıklıoğlu dün önemli açıklamalar yaptı. Rifat beyin tespitleri oldukça önemli, bu nedenle yazımızda yer veriyoruz. Bakınız neler demiş:
"Son dönemde bankaların uyguladığı yüksek kredi faizleri, üretimin ve yatırımın önündeki en önemli engellerden biri haline gelmiştir."
"Anadolu'nun dört bir tarafında, verimli ve düzgün çalışan pek çok işletme bulunmaktadır. Üretime, ihracata ve istihdama katkı sağlayan bu firmalarımız, ülkemizin milli servetidir ve korunmaları gerekmektedir."
"Dolayısıyla reel sektör üzerindeki finansman yükü azaltılmalıdır. Enflasyonun ve faiz oranlarının makul bir düzeye gelmesi için makroekonomik dengelerin gözetilmesine ihtiyaç vardır."
"Kredi faizlerini, maliyetlerindeki artışın çok üzerinde yükselterek, büyümeye destek değil köstek oluyorlar. Bankalar, faizleri kolayca artırma alışkanlarına son vermeli ve sadece kendi gelirleri odaklı düşünmeyi bırakıp, ellerini taşın altına koymalılar."
Rifat bey iki kesime sesleniyor. Bankalara kâr hırsı ile hareket etmeyin diyor. Direkt söylemese de, makroekonomik dengeden sorumlu olan hükümete, sadece faiz silahını kullanması nedeni ile inceden dokunduruyor. Ama söyledikleri yerden göğe kadar haklı. Bu gidişle üretim ve istihdamın sonu iyi olmayacak.
Yolun sonu aslında görülüyor. Türkiye'de ekonomik model inşaat, tekstil ve montaj imalata bağlı. Şimdi bu modelin önemli bir parçası olan 'dışa bağlı imalat sanayii' yüksek faizle boğulmak üzere. Modelin dayandığı bir diğer önemli parça olan inşaat sektörü de benzer sinyaller veriyor. Son veriye göre Türkiye genelinde konut satışları 2020 Aralık ayında bir önceki yılın aynı ayına göre %47,6 azalarak 105 bin 981 oldu.
Faiz dopinginin etkisi geçtikçe satışlar düşüyor. Bunun ekonomiye iki etkisi olacak: Konutla beraber piyasada yüzlerce işkolu da çalışıyor. Bunlar ekonomin çarkını döndürüyor. Konutun durması diğer sektörleri de vuracak. Diğer nokta ise inşaat firmalarının bankacılık sistemi ile ilişkileri. Satışlar düştükçe bankalara yapılacak kredi borcu ödemeleri zora girecek. Bu da reel sektörden sonra finansal sistemi de zorlayacak.
Türkiye Bankalar Birliği verilerine göre bankaların 2020’de tasfiye edilecek kredilerinin %17’si inşaat sektörü kaynaklı. Bu oran 2008’de %4,9’du. 2013’de %10 civarında gerçekleşirken, 2018’le beraber yükselişe geçti.
Neticede bizleri yolun sonunda güzel şeyler beklemiyor. Allah sonumuzu hayretsin…