‘Yoğunlaştırılmış eğitim’in çekiciliği mi?!

“Yeni Kandil Muhipleri” meselesi dal budak saldı... Daha çok hanım yazarlar meselenin üzerine gidiyorlar. Kıyısından köşesinden erkekler de meseleye dâhil oluyorlar.
Asıl tartışmayı başlatan bence Ahmet Hakan (Hürriyet).
Ahmet Hakan, Aslı Aydıntaşbaş’ı (Milliyet), Amberin Zaman’ı (Habertürk) ve Ece Temelkuran’ı (Habertürk) “PKK’ya sempati duyanlar” içinde vermişti. (Gerçi sözlerinde PKK geçmiyordu ama onu demek istediği açıktı.)
Yeni Şafak’tan Hilâl Kaplan’ın, belki de A. Hakan’dan ilham alarak hedef tahtasına oturttuğu iki kadın: Biri Ece Temelkuran adlı gazeteci, diğeri Nuray Mert.
A. Hakan’da Nuray Mert yok. Herhâlde eski arkadaşını kollamıştır; “Na-Mert!” diyerek Başbakan vurmuşken bir de ben vurmayayım demiştir. ( “Vicdan” arada bir devreye giriyor!)

***

Hilâl Kaplan, şimdilik iki kadının PKK’ya aşırı sevgisini ve hatta işbirliğini yazdı, diğerlerini de belki yazacaktır.
“Kandil Muhipleri” olarak kadınlar hedefte ama yazdıkları gazeteler de bu hedefin içinde ister istemez.
H. Kaplan, Başbakan Erdoğan’ı kayıtsız şartsız destekleyen bir gazetenin yazarı... Yeni strateji gereği, bu iki yazarı hedefa aldı.
Akşam’da, Nagehan Alçı, Hilâl Kaplan’ı destekledi. N. Alçı acımasız; bel altına inmeden bellerine bellerine vurdu! E. Temelkuran’ı ve N. Mert’i bayağı sersemletti (28 Temmuz 2011). (N. Alçı’nın seçimden önce “Ak Parti’ye oy vereceğim” dediğini hatırlatayım.)
N. Alçı’nın “hücum” yazısının çıktığı gün, bir eski PKK’lı kadınla yapılmış mülâkat da yayınlandı. Serdar Akinan’ın Kandil’de Murat Karayılan görüşmesinin iri puntolarla verilmesi rahatsızlığa yol açmış olmalı ki, eski PKK’lı kadının, PKK içinde yaşadıklarını yayınlama ihtiyacı duyuldu.
Kadın, erkek arkadaşının aklına uyup dağa çıkmış. Okuması yazması bile yokmuş. Dağda okuma-yazma öğrenmiş ve basın-yayın bölümünde faaliyet göstermiş.
Dağda örgütün cezalandırıp kurşunladığı 14 yaşındaki kızın sabaha kadar can çekişmesine şahit olmuş. Kız yalvarmış, “Bir kurşun daha sıkın, acı çektirmeyin” diye ama PKK’lılar ona acı çektirmekten marazî bir zevk almışlar.
Akşam gazetesi, M. Karayılan’a ayırdığı yer kadar bu kadına yer ayırmalıydı. Yine de bu “değişim”e şükür... Hiç yer verilmeyebilirdi. Hürriyet’ten Sebati Karakurt, Kandil’i izci kampı gibi göstermiş, kadınların gitar çalıp şarkı söylediklerini yazmıştı. (Gazetenin yönetimi işin iç yüzünü bildiği hâlde bu röportajı yayınlamıştı! Dönemin “konsept” i bunu gerektiriyordu demek ki!)
Akşam gazetesi muhabirine konuşan kız dağda tecavüze uğrayınca nevri dönmüş.
Hâlbuki PKK’da tecavüzler normal.

***


Abdullah Öcalan’ın kadınları “yoğunlaştırılmış eğitim”e tabi tuttuğu çok yazılmıştır. “Yoğunlaştırılmış eğitim”in bir ayağı Öcalan’ın yatağıdır. (İnterneti dolaşın hepsi yazılı.)
Özellikle kadın gazetecilerin eskiden beri için için kaynayan PKK sevgisinin giderek dışarı vurması ve zaptedilemez bir “coşku”ya dönüşmesi (“Coşku” kelimesi Ahmet Hakan’dan ödünçtür!) oldukça ilginç.

***


Eski PKK’lılarla ilk röportajı benim başlattığımı yazılarımı takip edenler bilirler. (Zamanında büyük yankı uyandırmıştı.) Akşam’a konuşan kadınla, bana konuşanların anlattıkları örtüşüyor.
Eski PKK’lı kadın mahkûmlarla da görüşecektim. Adalet Bakanlığı’ndan gerekli izni almıştım. Diyarbakır Hapishanesi’nde 7-8 kadın konuşmayı kabul etmişti. Gelin görün ki o sıra yazdığım Türkiye gazetesinin genel yayın müdürü değişmiş, şimdi İHA’nın başında olan Fevzi Kahraman genel yayın müdürü yapılmıştı. (Kısa süre sonra onunla olamayacağı anlaşılmış ve görevden alınmıştı.) Bu zat yüzünden Diyarbakır’a gidememiştim. Hâlâ o röportajı yapamadığıma üzülürüm. (Burada yeri gelmişken İsmail Kapan ve Kenan Akın’a bir daha teşekkür etmek istiyorum. Onlar hemen hiçbir teklifimi geri çevirmemişler ve ben de, Allah var, onların bana itimatlarının hakkını vermiştim.)

Yazarın Diğer Yazıları