Yine hücum yine savunma
Bugün 24 Nisan. Konu Ernmeniler ve tehcir... Artık ne desek tekrara gireceğiz. Her yıl böyle oluyor. Aynı şeyler konuşuluyor, yazılıyor. Bir taraf atakta: “Siz Ermenileri öldürdünüz, soykırıma uğrattınız, özür dileyin!” diye bastırıyor. (Bu asıl Ermenilerin derdi değil; “Hepimiz Ermeni’yiz” diyen, “Türk” olup da Türklükten kurtulmak isteyen garip yaratıkların derdi!)
Bir taraf bu ataklık karşısında, gerçekleri tam anlatamıyor, mahçup, “Bu işleri tarihçilere bıraksak mı? Eğer hataysa geçmişin hataları şimdi bizim hatalarımız olamaz ki...” diyor
Kim ne olursa olsun mutlaka gerçekçekleri söyleyebilmelidir. İdeolojiye, art niyete hapsolunmadan konuşabilmelidir.
Bugün Osman Sertkaya’nın e-postasını vereceğim. Sonra Mahmut Niyazi Sezgin’in “Ermeni ‘Megalo İdea’sı: Hay Dat” araştırması üzerinde duracağım. Osmanlı Arşivi’nde nasıl emek harcadığını yakından bildiğim, Gregoryen Ermeniler üzerine Türkiye’de yetkin ilim adamı Prof. Dr. Abdurrahman Küçük’ten de destek alacağım.
Osman Sertkaya Bey, “AR ve ER eşanlamlı Türkçe kavramlar olup en azından Ermenilerin bir kısmının Türk olduğuna ben de inanıyorum. Asıl amacım başka bir konuya dikkat çekmek.” diyor ve şunları yazıyor:
“1913’de Balkanlar’da büyük bir bozguna ve soykırıma uğradık. Duyûn-ı Umumiye ile gelirlerinin çoğuna el konan devlet Balkan göçmenlerini barındırmakta çaresiz kaldı. Biraz öncesine gidelim.
Almanlar sömürge paylaşımında İngiltere ile çatışmayı kaçınılmaz görüp buna hazırlanırlar. Ne yapıp yapıp Osmanlıyı kendi saflarında savaşa sokmaları lâzım. Bunun için Alman Kaiseri iki defa Türkiye’yi ziyaret eder, Kudüs’e gider. ‘gizli Müslüman’ olduğu propagandasını yaptırır.
1914’te harp çıkar. Bir yıl önceki Balkan bozgunundan sonra ekonomisi perişan Osmanlı direnir ama bir oldubitti ile savaşa sokulur.
1915’e gelinir. Misyoner okullarında beyinleri yıkanan Ermeni ırkçıları ‘Osmanlı kazanamayacağı bir savaşa girdi. Yunan, Sırp, Arnavut, Romen, Bulgar bağımsız oldu, biz de olabiliriz’ derler. Ancak önemli bir sorun vardır: Son bin yılda, usta ve zanaatkâr olarak çağrıldıkları yerlere gitmiş, tüm Anadolu’ya dağılmışlardır. Hiçbir yerde çoğunlukları yoktur. Toplumda oranları % 8-10 olup, en fazla bazı kasabalarda %30 civarındadırlar. Yani bir bölgede etnik temizlik=Soykırım yapmaları gerekir. Buna da başlarlar.
Türkler savaştan çekilip, ‘SON YURDU KURTARMA’ düşüncesindedirler. Bu da Genelkurmayda etkin Almanların hiç hoşuna gitmez. Ne yani.. Kaiser Wilhelm’in 20 yıllık çabaları boşa mı gitsin. Kuzeyde Alman sıpaları daha az ölsün diye Türklerin Galiçya’da, Sina’da, Kutu’l-Ammâre de, Çanakkale’de bolca ölmeleri gerekli. Akıl verirler, dayatırlar. “Ermenileri Anadolu’dan çıkartın, gözünüz arkada kalmaz (cephelerde ölmeye devam edebilirsiniz, bizim çocuklar da kuzeyde rahat eder)”. Tüccar ve zanaatkâr olarak Ermeniler, az buçuk ekonominin taşıyıcısıdırlar, sürülürlerse zaten çok kötü olan ekonomi daha da kötüleşecektir. Hükümet karşı çıkar; ancak bir şekilde ikna edilirler.
VE bildik kararnâme çıkar. Bunu da ‘SON YURDU KURTARMA = Nefs-i müdafaa’ olarak algılamak lâzım.”