Yaylalar “Türk lokumu” mu?
Rize’de Yeşil Yol protestosu, iktidar destekçilerini sersemletti. İlk şaşkınlık geçince, protestocuların arkasında dış güçlerin olduğunu söyleyenler bile çıktı!
Oysa tam tersine yaylaların yabancılara dönük rant alanı haline getirilmesi, tıpkı akarsularda olduğu gibi bir dış projedir. Bölge halkı bunun farkındadır. Nitekim Hemşin’de yapılan son protetesto toplantısında grup adına açıklama yapan Havva Akbin, “Yeşil Yol Projesi’nin, talan edecekleri yaylalarımızdan bizi uzaklaştıracağını düşünmekteyiz. Bizler yola karşı değiliz. Yıllardır mevcut yolların düzeltilmesi için çaba harcamaktayız. Yaylalarımızda, 40 turistik bölgede (40 yaylada) tesisler yapılarak turizm potansiyelinin artırılacağı söyleniyor. Bu tesisler yatırımcılar tarafından paylaşılacaktır. Yöre halkına ise hiçbir fayda getirmeyecektir. Yüzyıllardır yaylada varlık bulan yaylacılara tapu bile verilmezken dış yatırımcıların bölgeye gelip konuşlanması hedeflenmektedir. Böylece dağların gerçek sahibi yaylacılar yerlerinden edilecektir” dedi.
* * *
Bu konuşma bana İngiltere’nin Financial Times gazetesinde 7 Aralık 2006 tarihinde, Vincent Boland ve Paul Betts imzalarıyla yayınlanan “Türk Lokumu” başlıklı yorumu hatırlattı.
“Geçtiğimiz dört yıl içerisinde AB ve IMF’nin teşvik ettiği reformlar, Türkiye ekonomisinin AB’ye entegrasyonunu pekiştirdi. Bu da Dexia, Fortis, Citigroup ve BNP Paribes gibi yabancı yatırımcıların, ekonomik dönüşümden en fazla faydalanan sektör olan bankacılık sektörüne girmelerini sağladı. Öte yandan yatırım bankaları, İstanbul’da çok ciddi miktarlarda işlem yapıyor” denilmişti.
Tayyip Erdoğan’ın başlattığı Yatırım Danışma Konseyi toplantılarına, ciroları toplamı 750 milyar dolar düzeyindeki, 21 çokuluslu şirketin üst düzey temsilcileri katılmıştı.
Bu toplantılar, Türkiye’yi paylaşma toplantılarıydı. Yatırımcılardan biri, “Silahımız dolu, uygun kuşu bekliyoruz” diyebilmişti!
GAP’ın ve KOP’un İsrail firmalarına devri için Resmi Gazete’de kararname yayımlanmıştı. Ege, İç Anadolu ve Trakya’da tarım arazileri yabancı bankalar tarafından ipoteklendi.
* * *
Şimdi DOKAP’ın başlattığı “yeşil yol” projesinde yabancı sermaye yok gibi görünüyor ama kazın ayağı öyle değil. Bilindiği gibi bölge halkının çok değer verdiği Trabzonspor, 400 milyon dolar borca sokularak iflas durumuna getirildi. Spor basınında Katar emirinin hem süper lige hem Trabzonspor’a sponsor olacağına dair haberler var!
Siyasi iktidar ise Doğu Karadeniz’de köylerden ve mera niteliğinde olan yaylalardan kadastro geçirdi. Sonra da yaylada beton evi olanların hepsine beşer bin lira ceza kesti!
Bu arada, tapu dairesinden kadastro belgelerine bakmak isteyenler, yaylalarla ilgili kayıtların ortadan kaldırıldığını fark etti. Doğu Karadeniz’deki köylerde yapılan kadastro çalışmalarının tamamı hukuk dışıdır! Çünkü bu çalışmalar, vatandaşın mülkiyet hakkını gösteren tapu belgelerini hiçe saymış, yeni kayıtlar, beyan üsûlüne göre yapmıştır.
Yaylaları boşaltmak istiyorlar ama yine de yasal kılıf bulamıyorlar.
* * *
Zaten etnik dayanışmalar sonucunda, Türkiye’nin karar mekanizmaları, süratle Türklerin elinden alınmıştı. Türklerin elinde ne vardı? Geniş tarım arazileri ve yaylalar! İşte, IMF’nin şeker yasasını, tütün yasasını, buğday yasasını dayatması hep bu yüzdendir... Bu ülkede Türkler’in elinde toprak bırakmamaya yemin etmiş azınlık ırkçılarının hevesleri ile IMF’nin talepleri birleşince, Türkiye’yi Türkiye olmaktan çıkarmak için ekonomik organizasyonlara giriştiler.
Bugün, Türklerin 6 defa fethetmek zorunda kaldığı Akdeniz sahillerinde, Avrupa köylüsü eğleniyor, Yörükler ise onlara hizmet ediyor! Yüzyıllardır Karadeniz yaylalarında yaşayan köylülere de aynısını yapacaklar. Açıkça görülüyor ki İngiliz güdümlü Arap sermayesi, Trabzonspor’a destek üzerinden, AKP iktidarını kullanarak “Türk lokumu” olarak gördükleri Karadeniz yaylalarına girmek istiyor.