Narin’i savunamayanlar vatanı savunabilir mi?

Henry Barkey ve Graham Fuller, 1998 yılında "Türkiye’de ordu içinde bölünmeler" olacağı ve bunun da bir iç savaşa yol açacağına dair bir rapor hazırlamıştı.

O zamanlar, pek önemsenmeyen bu rapordan 18 yıl sonra 2016 yılında, askerî okulların ele geçirilmesiyle başlayan süreç sonunda, 2014 ve 2015 Yüksek Askeri Şûra toplantılarında tuğgeneral yapılan FETÖ’cüler, istihbaratın nefes alışlarını bile dinlediği ve tasfiye edilecekleri yönündeki haberler üzerine darbe yapmaya teşvik edildi. Üstelik AKP ve FETÖ iş birliğiyle başlatılan Ergenekon ve Balyoz gibi kumpas davalarında Atatürkçü subayların bir kısmının orduyla ilişkisi kesilmişti. Yine de darbe sürecini tersine çeviren, Atatürkçü subaylar oldu.

Barkey ve Fuller hakkında, 15 Temmuz darbe girişiminden önce Büyükada’da toplantı yaptıkları gerekçesiyle yakalama kararı çıkarıldı ama bu karar fiilen uygulanamadı. Barkey ve Fuller, o tarihten sonra Türkiye’ye bir daha gelmedi. Daha doğrusu geldiklerine dair bir kayıt yok...

***

Bugün ise harp okullarından mezun olan teğmenlerin, geleneksel subay yeminini etmeleri ve kılıç çekmeleri, “Mustafa Kemal’in askerleriyiz” diye slogan atmaları, en üst düzeyde “kime kılıç çekiyorsunuz?” diye yorumlandı. Cumhurbaşkanı, “temizlenecekler” diye de ekledi...

“Mustafa Kemal’in askerleriyiz” diye slogan atmayı, ordudan tasfiye gerekçesi yapmak, hukuken o kadar kolay bir iş değildir... Diğer taraftan bu şekilde slogan atmış olmak da tek başına bir anlam ifade etmez. Ayinesi iştir kişinin, lafa bakılmaz...

Yalnız, böyle bir yol açılırsa, Graham Fuller ve Henry Barkey’in 1998 yılında yazdığı “Türkiye’de ordu içinde bölünmeler” olacağına dayalı,“iç savaş stratejisi” yeniden hayat bulmuş olur!

Eski Genelkurmay Başkanı, eski Millî Savunma Bakanı Hulusi Akar ise, tam da TSK’dan teğmenlerin tasfiye edilmesinden söz edildiği günlerde, "Eğitimin amacı bilgi edinmek değildir. Eğitimin amacı; bir Allah korkusu iki kuldan utanmak. Eğer biz 4-12 yaş arasındaki insanlara, çocuklarımıza Allah korkusunu verirsek, Allah'tan korkmayı, kuldan utanmayı verirsek efendim vatan sevgisini verirsek, millet sevgisini verirsek, bayrak sevgisini verirsek, başkaları için iyilik yapmayı öğretirsek ve diğer millî ve manevi değerlerimizi onlara yüklediğimiz takdirde onun üzerine bu çocuk nereye giderse gitsin, dünyanın her yerine gitsin bu çocuktan korkmayın.” deyiverdi.

***

Akar’ın 2016’daki darbe girişiminde, karargâhında esir alındığı, darbenin başına geçmesi istendiği, ancak buna direndiği, buna rağmen darbeciler tarafından serbest bırakıldığı biliniyor. En azından şimdiye kadar basına yansıtılan bilgiler böyle...

FETÖ, 4-12 yaş arasıyla kalmamış, 12-21 yaş arası çocuklara ve gençlere de kendi meşrebince dinî eğitim vermiş ve onları askerî liselerden, harp okullarından mezun ederek orduya katmıştı. Öyle ki sürecin sonunda darbe girişiminde bulunabilecek güce ulaşmışlardı... Onların da Allah korkusu ve kuldan utanma duygusu ile yetiştirildiği söyleniyordu. Hatta AKP ile “menzil”leri de aynıydı...

Öyleyse, askerî liseleri imam hatip lisesine çevirmekle, harp okullarından yarım asker-yarım ilahiyatçı yetiştirmekle varılacak yer de 15 Temmuz gibi bir bataklıktır.

***

Erdoğan’ın teğmenlerin temizleneceğine dair açıklamayı 21’inci İmam-Hatipliler Kurultayı’nda yapması da garip! “Şunu çok iyi biliyorlar; ezan yoksa, cami yoksa, Kur'an yoksa, iman yoksa, vatan yoktur, millet yoktur, Türkiye yoktur. İmam hatip mücadelesi bir vatan savunmasıdır.” demesi de gerçeği yansıtmıyor.

Türkiye köylerinin çoğunda olduğu gibi küçük Narin’in katledildiği Diyarbakır-Tavşantepe köyünde de cami var, ezan var, Kur’an kursu da var ama bütün bunlar, köy halkının çoğunun, bildiği gerçekleri söylemesini sağlamadı! Allah’tan değil kuldan korktular!

Küçük Narin’i savunamayanlar, vatanı savunabilir mi?

***

Ayrıca vatan topraklarını, altındaki üstündeki millî servetle birlikte satanlardan veya bu satışlara “bütün dünya seccademdir” diyerek ses çıkarmayanlardan vatan savunması beklenebilir mi?

Tek başına din eğitimi, vatan savunmasına yetmez! Atatürk, boşuna mı “Yetişecek çocuklarımıza ve gençlerimize, görecekleri öğretimin sınırları ne olursa olsun, en evvel ve en esaslı olarak Türkiye'nin istiklaline, kendi benliğine, millî geleneklerine düşman olan unsurlarla mücadele etmek lüzumu öğretilmelidir.” dedi?

Yazarın Diğer Yazıları