Türk Milleti’nin adı ve sanı yok olmasın diye...

Değerli Yeniçağ okurları,

Yeniçağ, tam 23 yıl önce yayın hayatına atılırken ortaya koyduğumuz ilkelerden taviz vermeden bugünlere ulaştı. Bir İnternet ansiklopedisi olan Vikipedi’de Yeniçağ hakkında bilgi verilirken şöyle deniliyor:

“Yeniçağ, 2002 yılında ‘Türkiye Türklerindir’ ve ‘Dünyayı Türkçe Okuyun’ sloganlarıyla yayın hayatına başlamıştır. Güncel, dış haber, ekonomi, spor, medya, eğitim, tarih ve kitap, kültür, televizyon ve din bölümleri olan günlük olarak yayınlanan siyasi bir gazetedir. Atatürkçü ve Türk milliyetçisi bir çizgiyle yayın yapar. Merkezi İstanbul'da bulunmaktadır.”

Dünyayı Türkçe okumak, bugün için Anayasa’nın başlangıç ilkelerine ve ilk dört maddesine sahip çıkmayı gerektirir. Bu sahip çıkma sadece sözel milliyetçilikle sınırlı değildir. Ekonomi başta olmak üzere her alanda, halkın her türlü hakkını hukukunu korumak, milliyetçiliğin ta kendisidir.

***

Bugün Türkiye, mızraklarının ucuna Kur’an sayfalarını geçirenlerin, Türk kimliğine karşı savaş açtığı, bu çerçevede “ensar-muhacir” edebiyatı ve Malazgirt’e, Çanakkale’ye ortak çıkararak “nüfusu çeşitlendirdiği” ve Türk topraklarında Türk egemenliğine son vermek istediği, bunu da “darbe anayasasına karşı Yeni Anayasa” diyerek halka kabul ettirmeye çalıştığı bir ortamdadır.

Gelinen aşamada, yazarımız ve Millî Egemenlik Platformu sözcüsü Prof. Dr. Ahmet Bican Ercilasun’un açıkladığı gibi, “Din anlayışı, akıl ve bilim karşıtı selefi yapıda bir ideolojik anlayışa doğru evrilmektedir. Millî Eğitim ve Diyanet de buna çanak tutmakta, tarikat ve cemaatlere alan açmaya çalışmaktadır. Ülkede ciddi anlamda dinî anlayışta bunalım oluşmuştur. Bunun yıkıcı etkileri de Türk Milleti’nin akılcı din anlayışı üzerinde görülmeye başlanmıştır.”

***

Bütün bu hazırlıklar yapılırken, halk her geçen gün yoksullaştırılmakta ve siyasi darbelere direnemez hâle getirilmeye çalışılmaktadır.

Prof. Dr. Niyazi Kahveci, “Bu ülkede en çok satılan ve en çok satın alınan ama hiç kullanılmayan tek şey dindir. Bunu satın alan halk problemlidir, halkın zihinsel yapısı problemlidir. Batılıları sömürgeci diye eleştiriyoruz. Ama hiç biri kendi insanını sömürmüyor. Biz, içsel sömürgeciyiz. Kendi insanımızı sömürüyoruz. Buna ‘ekonomik ensest ilişki’ deniyor... En büyük vatan hainliği budur.” diyor.

Son dönemde, Türkiye’de iktidar sahipleri alenen emeklileri sömürmeye başladı... Son olarak çalışanların kıdem tazminatlarına da göz diktiler... Prof. Dr. Aziz Çelik, “Tamamlayıcı Emeklilik Sistemi, ‘Size doğru dürüst emekli aylığı vermiyoruz, ileride de vermeyeceğiz! Siz kıdem tazminatlarınızdan vazgeçin. Kıdem tazminatlarınızı bize verin! Kıdem tazminatı yerine emekli olduğunuzda emekli aylığınızın üstüne her ay bir miktar harçlık ekleyelim!’ demektir. Tamamlayıcı Emeklilik Sistemi, kıdem tazminatına çökme planıdır” diyor!

***

Bu bilinçli tasarımlar hayata geçirilirken, Türkiye’nin bütün yer altı ve yer üstü servetinin satılmasını, ekonomik kriz sebebiyle izah etmek mümkün değildir.

Bütün dünyada gıda fiyatları gerilerken, halkın cebindeki parayı çalmak demek olan enflasyonun, “nasları uyguluyoruz” bahanesiyle ve planlı olarak artırılması, Türk Milleti’ni, kendi vatanında aciz duruma düşürmek ve böylece egemenliğini koruyamaz hâle getirmek içindir.

Bilge Kağan, çağlar öncesinden, “Türk milletinin adı sanı yok olmasın diye gece uyumadım, gündüz oturmadım. Aç milleti doyurdum, çıplak milleti giydirdim. Fakir milleti zengin kıldım. Az milleti çok kıldım.” diyor.

Bugünkü idareciler ise, Türk Milleti’nin adı sanı yok olsun diye halkı aç ve çıplak bırakmaya, milleti de sığınmacılarla karıştırarak az kılmaya çalışıyor... İç ve dış politikanın özeti budur. Bunu da dini ve milliyetçiliği uyuşturucu gibi kullanıp; halkı aldatarak, kandırarak yapıyorlar.

***

Atatürk, 20 Mart 1923’de, yani zaferden sonra Konya’da yaptığı konuşmada, dini kullanarak Türk egemenliğine son vermeye çalışanlarla ilgili şöyle demişti:

“Eğer onlara karşı benim şahsımdan bir şey anlamak isterseniz, derim ki, ben şahsen onların düşmanıyım. Onların menfi istikamette atacakları bir adım, yalnız benim şahsi imanıma değil, yalnız benim gayeme değil, o adım benim milletimin hayatıyla ilgili, o adım milletimin hayatına karşı bir kasıt, o adım milletimin kalbine havale edilmiş zehirli bir hançerdir. Benim ve benimle hemfikir arkadaşlarımın yapacağı şey mutlaka ve mutlaka o adımı atanı tepelemektir.

Şüphe yok ki arkadaşlar, millet birçok fedakârlık birçok kan bahasına, en nihayet elde ettiği hayat dayanağına kimseyi tecavüz ettirmeyecektir. Bugünkü hükûmetin, meclisin, kanunların, Anayasa’nın mahiyet ve hikmeti hep bundan ibarettir.”

Yeniçağ, 23 yıldır yaptığı gibi, günümüzdeki “ahval ve şerait içinde dahi” sadece dış saldırılara karşı değil, içerideki her türlü sömürüye ve yalanlara karşı da Türk Milleti’nin egemenliğini, adı ve sanı; hak ve hukukuyla birlikte savunmaya devam edecektir.

Yazarın Diğer Yazıları