Yassah Hemşerim…

Biz birçok şeyi yasaklardan öğrendik… Yasaklar, insanlık tarihinde derin izler bırakan kavramlar arasında yer alır. İlk yasaktan itibaren, yasaklar insanın varoluşu ve toplumsal yaşamı üzerinde derin etkiler yaratmıştır. Bu etkiler, hem bireysel hem de kolektif olarak insanlığın şekillenmesinde önemli bir rol oynamıştır. Yasaklar, bir yandan insanlara sınırlarını ve sınır ihlallerinin sonuçlarını öğretirken, diğer yandan yasakların paradoksal doğasıyla insanın öğrenme sürecini derinleştirmiştir.

Yasaklarla olan tarihsel yolculuğumuz, bilinen ilk yasak olan Adem ve Havva'nın hikâyesiyle başlar. Bu hikâyede, Tanrı'nın yasak elmayı yemeleri durumunda cennetten kovulacakları uyarısına rağmen, Adem ve Havva bu yasağı ihlal ederler ve bu ihlal sonucunda cennetten kovulup dünyada yaşamaya başlarlar. Bu hikâye, insanın yasakları çiğnemenin sonuçlarını ilk defa deneyimlediği ve bu deneyimden öğrenmeye başladığı bir örnek olarak değerlendirilebilir. Yasak elmayı yemek, bir hata olmanın ötesinde, insanın bilgiye ulaşma, sınırları keşfetme ve öğrenme arzusunu simgeler.

İnsanlık çoğaldıkça yasaklar da arttı. İlkel topluluklardan modern toplumlara kadar yasaklar, insan davranışlarını düzenlemek amacıyla getirildi. Ancak bu yasaklar, zamanla suç ve günah kavramlarının ortaya çıkmasına neden oldu. Yasakların ihlali, toplumsal düzenin korunması için cezalandırılması gereken bir suç olarak görüldü. Aynı zamanda, dini inançlar çerçevesinde de yasaklar “haram” kavramıyla bütünleşti ve manevi bir boyut kazandı. Ancak bu süreçte, yasakların getirilmesindeki asıl amaç olan erdemlerin çoğaltılması yerine, yasakların öğretildiği bir eğitim sistemi oluştu.

Yasaklar arttıkça, toplum bu yasakları düzenlemek ve kontrol altına almak için yasalara ihtiyaç duydu. Yasalar, toplumsal düzeni sağlamak için bir araç olarak görüldü. Ancak yasalar, bazen insan vicdanını göz ardı ederek, yasakların katı bir şekilde uygulanmasına odaklandı. Bu durum, bireylerin yasalarla çelişen içsel değerleriyle yüzleşmelerine neden oldu. İnsanlar, hakikatler için değil, yaşamlarını sürdürmek için savaşmayı öğrendi. Yasakların getirdiği bu paradoksal durum, insanın içsel çatışmalar yaşamasına ve toplumsal düzende yer bulma mücadelesine yol açtı.

Yasaklar, insanlık için hem bir öğretmen hem de bir engel olmuştur. Yasaklar, bir yandan insanların sınırlarını tanımalarını ve bu sınırlar içinde nasıl hareket edeceklerini öğrenmelerini sağlarken, diğer yandan bu sınırların ihlal edilmesi durumunda ağır bedeller ödenmesine yol açtı. Yasakların paradoksu, insanın bu sınırları aşma arzusuyla, yasaların ve toplumsal normların dayattığı sınırlamalar arasında sıkışıp kalmasıdır. Bu paradoksal durum, insanın yasaklarla olan ilişkisini daha karmaşık bir hâle getirir.

Yasaklar, insanlık tarihi boyunca insanların hem bireysel hem de toplumsal düzeyde öğrenme süreçlerini şekillendirmiştir. Yasaklar, bir yandan insanlara sınırlarını ve bu sınırların ihlal edilmesinin sonuçlarını öğretirken, diğer yandan yasaların ve toplumsal normların dayattığı sınırlarla başa çıkma mücadelesini de beraberinde getirmiştir. Yasakların paradoksal doğası, insanın bu süreçte kazandığı bilgeliği ve yaşadığı çatışmaları ortaya koyar. Bu bağlamda, yasaklar insanlık için hem bir öğrenme aracı hem de bir engel olmuştur.

Değerli Yeniçağ okuyucuları, sonuç olarak bilişim çağı denilen çağda bilgiyi değil, yasakları konuşuyorsak; cesaretimiz sınırlanmış, ruhumuz bedenimize hapis olmuş demektir. Her hapis olma bir yasağa teslim olmadır!

Her teslim olduğumuz yasaktan öğrendiğimiz bir şey mutlaka vardır.

Bilinen ilk yasak, Hz. Adem’in yasak elmayı yemesi idi! Ve insanoğlu cennetten kovulup, dünyada yaşamayı öğrendi!

İnsanlar çoğaldıkça yasaklar da çoğaldı! Yasaklara kimi suç dedi(!) kimi “haram”

Erdemleri çoğaltmak için değil, yasakları öğretmek için eğitildi insanlık!

Yasaklar çoğaldıkça yasalar da çoğaldı; vicdanımıza sormadan yaşamayı öğrendik!

Hakikatler için değil, yaşamak için savaşmak öğretildi…

Öylesine savaşlar yaşadık ki, düşman hep arkadan kuşatıp, vuruyor! Kimse yüze karşı dövüşmüyordu.

Arkamızı dönebileceğimiz birkaç dostla yaşama tutunmak için mücadele etmeyi öğrendik!

İnandığımız için yola çıktığımız yoldaşlarla yolda kalmayı, yolda bırakılmayı öğrendik…

Şiirden, makaleden, sözden, müzikten, düşünmeden, dinlemeden velhasıl yazma ve söyleme yasaklarımızdan; bilişim çağının erişim yasaklarına ulaştık, hamdolsun(!)

Yıllardır öğrendiğimiz; “Yassah hemşerim yassah”

(Devekuşu Kabere Tiyatrosu’na selamlar.)

Yazarın Diğer Yazıları