Yağlı kapı: Kayyımcılık

"Kayyum" veya "kayyım". Çok kullanılan bir kelime olmadığı için yanlışlıktan döner, "kayyım" diyebiliriz. "El-Kayyûm" Allah'ın adlarından biri. El-Esmaü'l-hüsnâdan olduğu için değil, yanlış olduğu için kullanılmamalı ve doğrusu öğretilmelidir.

"Feraset" diyoruz ama doğrusu firâset, "sübyan" diyoruz ama doğrusu sibyan... Daha pek çok kelime... Galat-ı meşhur nedir? Meşhur, dolayısıyla yaygın yanlış. Bir dilin zenginliği de "galat-ı meşhur"la ölçülebilir. Yetmediğin yerde başka dillerden almışsın, kendine uydurup kullanıyorsun.

Allah'ın adı 99'la sınırlandırılmış ama tespih kolaylığı için gerek! Yoksa ad daha fazla. Allah'ın adı olan birçok kelime öyle yerlerde kullanılıyor ki... Kimse Allah'ın adlarından biridir, kullanmayalım diye akıllarına getirmiyor. Her kelimenin kullanılış yeri farklıdır ve kullanıldığı yere göre anlam kazanır. Onun için kelimelere ve şekillere takılıp kalmayalım. ("Gökkonuksal Avrat-Türkçenin Türkçesi" kitabımızda dil meselelerini ayrıntılı ele aldık. Yine Yazarlar Birliği Vakfı Başkanı D. Mehmet Doğan'ın, Türkçe üzerine yazdığı son kitabı yeni çıktı: "Kelimelerin Seyir Defteri". Üzerinde duracağım.)

"Kayyım" kelimesini arada bir duyardık ama bir "İslâmcı" cenaha, bütün cepheden, bir başka "İslâmcı" cenah savaş açınca sık duymaya başladık. Bir "İslâmcı" cemaatle hangi holding, hangi kuruluş bağlantılı görülse içine dalıveriyorlar. Yandaşları şirket başlarına kayyım tayin ediyorlar. Yanlış yazmayım diye "kayyım"ın hukukî durumunu sıkı sıkıya araştırdım. Şimdiki kayyımlar kanunun hiçbir maddesine uymuyorlar.

Evvelden yandaşa kazandırmak için sık sık ihale kanunu değiştirilirdi, şimdi yeni bir kapı bulundu: Kayyımcılık... Kayyım gelince tek başına gelmiyor, ekibini de getiriyor. Yağlı bir iş. Şirketleri adamlar kursunlar geliştirsinler, kâr etsinler, senin hoşuna gitmiyorsa, "Zaten milletin malı, verin!" de; müsadere et. Bunun adı gasp (hırsızlık) mı, değil mi? Bilemiyorum, hukukçular söylesinler.

"Tek başıma kalsam dahi mücadelem sürecek" diyor, "paralel" tesmiye ettiği belli kesimle kan davalı olan zat. Bir hukuk devletinde böyle ifadeleri devlet adamı kullanabilir mi? "Yeni düzen" ihdas edildi ve bu düzene alışmamız isteniyor.

Bir örgütlenme varsa demiyorum, bir hukuksuzluk varsa, hep beraber üzerine gidelim. Savcılar bütün delilleri toplasınlar ve hâkimler de gerekli cezayı versinler.

Bütün kesimler örgütlüdür. Onlar da "kanunsuzluk" içine sokulabilir mi? İşte tarikatlar, cemaatler... Her biri gayr-ı nizamî yapılar. Devlet kademelerinde uzantıları olmadığını söyleyebilir misiniz?! Tarikat şeyhinin, cemaat önderinin ağzından çıkan her söz -sümme haşa!- Kur'ân mesabesinde görülüyor.

Senden olursa, ne yapsa yeridir, senden olmazsa tepele gitsin!

Çürükleri ayıkla... Ama kanun ne diyorsa o olmalıdır!

İslâm kardeşliğinden bahsedenlerin hâline bakın siz! Birbirlerini "ihanet"le suçluyorlar. "Neyi bölüşemediniz de birbirinize ihanet ettiniz?" diye sormazlar mı?

Türkiye'de gerçekten din âlimleri varsa, bir araya gelip olup bitenleri masaya yatırmalı, kelimeleri değil, icraatı tartışmalıdır.

Konu açıldı, yazıp duruyoruz ama söyleyeceğim başkaydı. Yarına kaldı.

Yazarın Diğer Yazıları