Ya anadilde eğitim ya da!..

Gezi Parkı İsyanını, Ak Parti Hükûmetini silkeleyen bir milât olarak görüyorlar ama asıl milât, Gezi Parkı İsyanından önce başlayan Millî Aydınlar Harekâtıdır. İlki 300 imzalı, sonra, bu imzaların binleri aştığı, her biri sahasında söz sahibi, ülkesinin sevdalısı Millî Aydınlar çok açık bir tavır koymuşlar ve Gezi Parkı İsyanından önce kırmızı çizgilerini bütün dünyaya ilân etmişlerdi. Neydi o kırmızı çizgiler?
“1. Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin kurucusu ve sahibi olan Türk Milleti’nin adı, vatandaşlık tarifinden ve Anayasa’dan çıkarılamaz. 2. Devletimizin eşit ve şerefli üyeleri olan aziz vatandaşlarımız, ırklara ve mezheplere ayrıştırılamaz. 3. Anadolu coğrafyasında Selçuklu ile başlayıp Osmanlı ile devam eden Türk Milleti’nin kesintisiz egemenliğini esas alan büyük Atatürk’ün kurduğu milli devlet yapısı ortadan kaldırılamaz.”
Millî Aydınların derinlikteki potansiyeli, son kertede Gezi Parkı İsyanının çok çok ötesindedir.
Dikkatle dinledim: Bu kadar imza toplandı, bu kadar yazıldı Recep T. Erdoğan, bir kelime dahi etmedi. Bu beni düşündürdü. Söyleyecek sözü mü yoktu, yoksa hak mı verdi?
Söyleyecek sözü de vardı, hak da vermedi; ama üç maddelik kırmızı çizginin aşılmasının Türkiye’yi kaosa sürükleyeceğini mutlaka düşünmüştür. Üstüne Gezi Parkı İsyanı gelince, bu kırmızı çizgilerin hiçbir surette aşılamayacağını, PKK ile ne kadar paralel fikir üretirse üretsin, hiç beklemediği bir anda kitlelerin “değerler”ine sahip çıkacağını anlamıştır.
Her insanın, her cemiyetin bir istiab haddi vardır. İstab haddinin hesap edildiği anlaşılıyor.
AKP, CHP ve MHP’ye Yeni Anayasa için ahlâksızca bir teklif verilmişti: “Siz ilk dört maddeden vazgeçin, biz de başkanlıktan!”
Millî bekamızı pazarlık konusu yapmıştı iktidar partisi... Taleplerinin altında yatan şudur: “Türk’ten vazgeçelim...” Son hamleleri tutmayınca, ilk dört maddeyi kabul etmek zorunda kaldılar ve arkalarına baka baka BDP/PKK ile yollarını ayırdılar.
Ak Parti yönetimi, PKK çizgisini ne kadar arzu etse de önümüzde seçimler var; hem de, iki senede üç seçim. Etnisiteleri öpüp başlarının üzerine koyarken, halkın bütünün kaybedeceklerini gördüler. Yoksa dertleri “Türk” falan değil...
PKK’nın birinci şartı “anadilde eğitim”dir. BDP’nin “eşbaşkanı”mı ne; erkek olanı konuşmuş. Bu zat diyor ki:
“Anadili olmadan olmaz: Anadilinde eğitimin çözülmediği bir yerde Kürt sorununun yüzde 99’u duruyor demektir. Çünkü Kürt sorunu dil meselesidir. Ve ağırlıklı olarak anadilinde eğitim meselesidir.”
Demek istediği: Devlet içinde devlet istiyoruz. Şimdilik bu kadar, sonra ayrılacağız!
Anadil meselesini kaç gün işledim... (21, Yüzyıl Enstitüsü sitesinde “Kürtçe Eğitim mi? Ama nasıl?” başlığıyla bir bütün hâlinde de görebilirsiniz.) Uzmanları konuştular. “Zinhar olmaz! Halka zulümdür, halka kasıttır bu!” neticesi çıktı. (Anadilde eğitimi savunan Dicle Üniversitesinden Doç. Dr. İlhan Kaya Bey’le konuştum. Konuşmamızı vereceğim ve tartışacağız.)

Yazarın Diğer Yazıları