Vatandaşa vuracak iki fırtına!
Avrupa İstatistik Ofisi Eurostat'ın verilerine baktığımızda net 2 bin 825 TL'lik asgari ücret Türkiye'yi Avrupa Birliği (AB) üyesi ülkeleri arasında sondan birinci yapıyor. Türkiye, 320 euroluk yeni asgari ücretle kendisine sadece Bulgaristan'ın önünde yer bulabiliyor. Bu tablonun gösterdiği gerçek şu: Ülkemiz Avrupa'da hatta dünyada gelir dağılımı en bozuk ülkelerden biri. Hani Türkiye G20 denilen en kuvvetli yirmi ekonomi içindeydi? Evet bu doğru. O zaman nerede bu paralar? Nereye gidiyor? Bakın devletin kurumu TÜİK bölüşümde haksızlığın yapıldığını belgelemiş durumda: Toplumu yüzde yirmilik beş parçaya bölelim. En üstte kalan yüzde yirmi, yani en yüksek gelir grubunun toplam gelirden aldığı pay %46,3. Bakınız bu rakam salgın öncesine ait. Şimdi vatandaşın işsiz kalması ile yoksul kesimlerin aldığı pay daha da düştü.
Salgınla gelen işsizlik Türkiye'de dünyanın en düşük asgari ücretinin de vatandaşın elinden gitmesine neden oldu. Peki dünyada ülkeler ne yaptılar bu dönemde? G20 ülkeleri vatandaşlarına çekler-hibeler verdi. Türkiye ise vatandaşına bol bol borç dağıttı. Hane halkını ve firmaları gırtlağına kadar borca soktu.
Bunlardan daha kötü nedir diye soracaksınız, söyleyelim: İki fırtına daha var. Yoksul halkımızın elindeki 'Kısa Çalışma Ödeneği' Mart sonu itibarıyla bitirildi. Garanti ödemelere milyarlar dağıtan hükümet ayda bin küsur lirayı vatandaşa yaza kadar bile ödeyemedi. Peki ne olacak işin sonunda? Vatandaşın alım gücü daha da düşecek. Milyonlarca aile sefalete kucak açacak. Vatandaş o bin liraya, bin lira daha koyup bir ay evini geçindiriyordu, kirasını ödüyordu. Şimdi ne olacak?
Bu olay dönüp ekonomiyi de vuracak. Alım gücü düşen bir toplumun ekonomisi nasıl canlanabilir? Toplumun alım gücü düşükken firmalara kredi versen neye yarar? Onların üreteceği malı kim, hangi parayla satın alacak? Bu bağlantıyı kuramayan insanlar ekonomi yönetiyor belki de en büyük şanssızlığımız bu.
İkinci fırtına ise aşılamada geri kalmamız, yöneticilerin topluma kötü örnek olarak salgınla mücadeleyi sekteye uğratmalarıdır. İktidar partisinin toplantılarını gören vatandaş salgının geçtiğini sanıyor. Ancak vaka sayıları koptu gidiyor. Bunun sonunda çok daha sert kapanmaların geleceğini görmüyor musunuz? Bu kadar rahatlığın ancak cehaletten geldiğini söylersek haksız olur muyuz? Siz aşı oldunuz diye koca toplumu sürü bağışıklığına bırakmak vicdanlara sığacak bir iş midir? Can kayıpları, iş gücü kayıpları, üretim kayıpları nasıl telafi edilecektir? Fırtına olmuş gelen salgın, 3. dalgasında Türk ekonomisini yere serecektir, benden söylemesi…
Bize bir şey olmaz diyenlere sesleniyorum: Size yaklaşan çifte fırtına var! Biri cana, diğeri mala…