'Vak'a-i Şeriyenin yinelenmesidir!'
Alevî-Bektaşî kesimin tanınmış isimlerinden Şakir Keçeli Bey, cami/cemevi ortaklığında, meselenin bir başka yüzünü ortaya koyan bir cevap/açıklama göndermiş, birinci kısmını dün vermiştim. Başka mektuplar/açıklamalar da gelmeye devam ediyor. “Şakir Keçeli Baba” imzasıyla gelen mektupta, cami/cemevi ortaklığını fiilen başlatan Fethullah Gülen Hoca ile İzzettin Doğan Dede isimleri elbette olumsuz geçiyor. Bu isimlere dair yazdıkları Şakir Keçeli Baba’nın kendi görüşüdür. Mektubun ikinci bölümü:
“Hacıbektaş İlçesi’nde geçmişi 300- 400 yılı bulan bir cami’vardı. Hacıbektaşlılar bu camiye, Cumadan Cumaya açıldığı için, ‘Cuma Cami’i’ derler. Buna karşın Sait Efendi’nin ve Sultan Mahmud [Bize göre Sultan Maymun]’un ilk işi külliyenin içinde de bir cami’ yaptırmak oldu. Böylece Hacıbektaş’ta birbirine, kuş bakışı 100- 150 m. uzakta olan iki cami’ kuruldu. Oysa İslâmın şer’iatçı yorumuna göre bir yerde, birbirinin ezan seslerini duyan iki cami yapılamazdı. Bu caminin yapılması dine aykırı idi. Bu aykırılığa karşın, ikinci caminin yapılmasında bir sakınca görülmedi.
Dergâh’ın içinde cami yapılacak tek bir boş yer vardı. Orası da Ak Cennet adını alıyordu. Ak Cennet Osmanlı tarihi açısından çok çok önemli bir yerdi. Ayrıca, Bektaşîler de, burayı kutsal sayıyorlardı...
Ama gönül gözü kararmış yobaz için, tarihin ve insanların inançlarının hiçbir değeri yoktur...
Ne var ki, o günlerde de, bu günlerde de, bu camide namaz kılan Alevî/ Bektaşî nerdeyse hiç çıkmadı. Sünnî Müslümanlardan bazıları ise, Hacı Bektâş Dergâhı’nı ziyarete gelirlerse bu cami’yi ibadet için kullanırlar.
Gazi Mustafa Kemal Paşa Hazretleri 22 Arılık 1919 yılında Dergâhı, Salih Niyazi Dedebaba ile birlikte gezerken, Kırklar Meydanı’nda 12 İmamların her birinin adının yazılı olduğunu görür. Espri olsun diye Dedebaba’ya, ‘burada Ebu Bekir, Ömer, Osman adlarını, neden göremiyorum?’ diye sorar. Babaerenler, ‘Paşa Hazretleri, onlar da yakınımızdaki camideler’ yanıtını alır...
Alevî/ Bektaşi kuruluşlarına cami yaptırılması, uygulaması Vak’a-i Şeriye ile girmiştir.
Fetullah Gülen- İzzettin Doğan projesi ‘vak’a-i şeriyenin’ yinelenmesidir.
Hacıbektaş Dergâhı ve Abdal Musa Dergâhı içinde, hatta birçok Bektaşî dergâhlarında, 1826 yılına değin cami yoktu. İstanbul Şah Kulu Sultan Dergâhı’nda cami olmadığı için, Cumhuriyet Hükümeti, Dergâh’ın bitişiğine cami yaptırmıştır.
Bektaşî Dergâhları Külliyeleri içine cami yerleştirmek projesi, Bektaşîlerin, ‘Sultan Maymun’ diye andıkları II. Mahmud’un ve Nakşibendiliğin bir uygulamasıdır.
Fetullah Gülen’i anlamak olanaklı da İzzettin Doğan’ı anlamak olanaklı değildir.”
Konuya yarın devam edeceğiz.