Vahdettincilik tutar mı?
Mustafa Kemal Atatürk’ün 105 yıl önce Samsun’a çıkışının manası anlayabilmek için “Şark Meselesi”ni bilmek gerekir.
Bir de şu sorunun cevabını bilmek gerekir: Mustafa Kemal’i Vahdettin göndermişti. Eğer Vahdettin’in harfiyen emirlerini yerine getirip Millî Mücadele başlatmasaydı ne olurdu?
İtilaf Devletleri İstanbul’u ne zaman işgal ettiler?
Birinci Dünya Savaşı’ndan galip çıkan, İngilizlerin başını çektiği İtilaf Devletleri’yle 31 Ekim 1918’de Mondros Mütarekesi (mütareke: silah bırakma. Ateş kesme) imzalanıyor. Ama İtilaf Devletleri, vakit kaybetmeden 3 Kasım 1918’de Musul’u, 9 Kasım 1918’de İskenderun’u işgal ediyorlar.
Hani mütareke imzalanmıştı? Hani silahlar susmuştu? Galip devletler bildiklerini okuyorlardı.
Ardından 13 Kasım 1918’de de İstanbul’a girdiler. Vahdettin’in gözünün içine baka baka İstanbul Boğazı’na demir attılar. Vahdettin, Dolmabahçe Sarayı’nın penceresinden İhtilaf Devletleri’nin gemilerini seyrediyordu. Güven mi duyuyordu, hüzün mü? Yoksa umutsuzdu da kendisini bağımlı mı hissediyordu? Herhâlde bağımlı hissediyordu. Çünkü, Meclis-i Mebusan’dan işgale karşı ne yapılabilir müzakeresine gelen Hüseyin Rauf Bey ve arkadaşlarına pencereden gemileri göstererek “Ne yapabiliriz ki...” diyor!
Burada önce Vahdettincileri sevindirecek, sonra üzecek asıl noktaya geleceğim. İngilizlerin rızası, Vahdettin’in izniyle Mustafa Kemal Bandırma adlı gemiye biniyor, “düşman”ın da gözü önünde Boğaz’ı geçiyor, önce İnebolu’ya, ardından Sinop’a uğruyor, sonra asıl menzile, Samsun’a varıyor.
Bazı kaynaklara göre, Mustafa Kemal Samsun’a gitmek için yola çıkmadan önce Vahdettin’i ziyaret etmiş, güya Vahdettin, Mustafa Kemal’e, “Paşa, paşa! Şimdiye dek devlete çok hizmet ettin. Bunların hepsi artık bu kitaba girmiştir, tarihe geçmiştir!.. Bunları unutun, asıl şimdi yapacağınız hizmet hepsinden daha önemli olabilir! Paşa, paşa... Devleti kurtarabilirsin!..”
O artık 9. Ordu Müfettişi’dir. Samsun’da İngiliz askeri de var. Yerli Rumlar ataktalar. Pontus Devleti kurma emelindeler ama karşılarında Türk çeteleri var. Ağır kayıplar veriyorlar. Mustafa Kemal “saldırılar”a müdahale etmesi için gönderilmiş oluyor. Bir hafta Samsun’da kalıyor, oradan Havza’ya geçiyor, 17 gün burada bulunduktan sonra Amasya’ya geçerek Millî Mücadele’nin fitilini ateşliyor.
Vahdettincileri üzecek bir şey söyleyeyim... Vahdettin aynı zamanda Halife. Ama Amasya’da Mustafa Kemal’i karşılayan bir müftü var.
Mustafa Kemal Havza’dan Amasya Müftüsü Hacı Tevfik Efendi’ye telgraf gönderiyor, Amasya’ya geleceğini bildiriyor. Hacı Tevfik Efendi (1868-1921) hemen cevap yazıyor:
“Amasya halkı müdafaa-i vatan, muhafaza-i din ve devlet yolunda mücahade edenleri bağrına basmakla müftehir olacaktır.”
Vahdettinciler şimdi diyecekler ki müftü, Mustafa Kemal’in Vahdettin’in emrini dinlemediğini bilmiyordu. Millî Mücadele başlatmak, Vahdettin’in riyasetinden çıkmak demektir. O Samsun’a, İngilizlerin işini kolaylaştırmak için gönderilmedi mi?!
Türkiye’de çok sıkı Vahdettinciler var. Ona geleceğim ama şunu tekrar hatırlatmak istiyorum.
Vahdettin İstanbul’dan kaçarken kimden, halifelik kaldırılınca kimden yardım istedi?
Cumhuriyet kurulunca, Osmanlı geri plana öyle bir itildi ki, sanırsınız asıl düşman Osmanlı idi.
Osmanlıcılar bu yüzden de öfkeliler.
Hatırlatırım Osmanlı da Selçuklu’yu görmezlikten gelmişti.
Devletler kurulurken kaderlerinde ret ve kabul vardır.