Uzun Mevlüt'ü hiç duymuş muydunuz?

Uzun Mevlüt, köyden Reyhanlı''ya göç ettikten sonra bir gün dükkânlarının önünde, işgalci Fransızların örgütlediği üç serserinin bir Türkmen kadınını taciz ettiklerini, eşarbını başından aldıklarını ve üzerindeki mantoyu "Madem çarşaf giymiyorsun, bunu da çıkar" diyerek çekiştirdiklerini görünce topuzlu değneğiyle birinin çenesini parçaladı. Diğer ikisi, arkadaşlarının kanlar içinde yere yığıldığını göründe arkalarına bakmadan kaçtı.

Uzun Mevlüt, olaydan sonra tacizden kurtardığı kadının Mursaloğlu Hasan Bey''in hanımı olduğunu öğrendi... Kadın toparlanmaya çalışırken karşı komşularının küçük oğlu Şakir, nefes nefese dükkâna girdi:

"Mevlüt abi kaç, Fransızlar geliyor."

Mevlüt, arkadaki nar bahçesine girdi ve izini kaybettirdi...

Sonra Mursallı Hasan Bey, Uzun Mevlüt''ü Fransızların elinden kurtarmak için farklı evlerde misafir ettirdi... Bir konakta buluşup alnından öptü ve "Sağ ol Mevlüt, bizi bir utançtan kurtardın" dedi... Hasan Bey''in hanımı de Mevlüt''ü alnından öptü.

***

O günden sonra Fransızların aramaları sıklaşınca "Deleş Emmi"si Mevlüt''ü Koz Kalası''na zeytin sıkma işçisi (mengeneci) olarak gönderdi...

Bir gün Deleş Emmi, yanında Mursaloğlu Hasan Bey ve şehirli giyimli bir adamla çıkageldi ve Karaca Ağa''nın evine geçtiler. Akşam olunca Deleş Emmi, iyi giyimli kişi hakkında bilgi verdi:

"Bu bey, üsteğmen Tevfik Efendi''dir. Kendisi Maraş Kuvayı Milliyesi''nde çok yararlı vazife gördükten sonra orduya dönmüş yiğit bir subayımızdır. Şimdi de bize yardımla vazifelendirilmiştir. Bizim milis güçlerimizi teşkilatlandırıcı... İlçelerde müstakil olarak vazife yapan milislerimiz arasında irtibatı ve eşgüdümü sağlayıcı... Anlayacağınız hepimizin başı o olucu..."

Uzun Mevlüt, "Deleş Emmi"sinin Kuvayı Milliye''de görevli olduğunu daha yeni öğrenmişti. Deleş Emmi, diğer gençlere görevlerini verdikten sonra, Mevlüt''e döndü, "Fransızlar seni belledi artık. Eski yaşantına geri dönemezsin." dedi ve iyi giyimli kişiyi göstererek devam etti:

"Mevlüt oğlum, bütün milis teşkilatı, Tevfik Efendi''ye, Tevfik Efendi de sana amanat! Bugünden itibaren o, Sancak hudutlarında kaldıkça bir tek saniye bile Tevfik Efendi''den ayrılmayıcın. O nereye sen oraya. Anlaşıldı mı?"

Tevfik Efendi, burada Deleş Emmi''nin sözünü kesti:

"Deleş Amca, bundan sonra Sancak bölgesine Hatay diyeceğiz. Mustafa Kemal Paşa bu adı verdi size. Hatay, eski bir Türk boyunun adıdır. Buraların çok eski bir Türk yurdu olduğunu vurgulamak için Sancak''a Hatay dedi. Bütün dünyayla yazışmalarında da artık Hatay adını kullanıyor. Öyleyse biz de Hatay diyeceğiz bundan sonra..."

***

Yukarıdaki satırları, Bilgi Yayınevi''nden çıkan "Hatay''ın Karayılanı; Bir Aykırı Adam" adlı romandan özetleyerek aldım. Uzun Mevlüt''ün, Hatay Kuvayı Milliyesi içindeki on yıllık mücadelesini anlatan belgesel bir roman.

Uzun Mevlüt''ün mücadelesi, Maraş''ta olduğu gibi bir namus meselesi ile başlıyor.

Kitabın yazarı Recep Karaahmetli ise Uzun Mevlüt''ün oğlu. Benden yıllar önce Antakya Lisesi pansiyonunda parasız yatılı öğrenci olarak kalmış emekli bir ziraat mühendisi... Emekli olduktan sonra babasının, Hatay''ın kurtuluşu sırasında ona "Hatay''ın Karayılanı" unvanını kazandıran mücadelesini yazmaya başlamış. Ortaya çıkan eser, çok iyi bir roman olmuş...

Recep Karaahmetli''yi aradım, kitabı imzalayıp gönderdiği için teşekkür ettim. O da benim, Antakya Lisesi''nde okuduğumu bildiğini söyledi. Yazmaya devam ediyormuş.

Ben kitabı gece yarısı okumaya başladım. Bitirene kadar da elimden bırakamadım.

Kısacası, vatana sahip çıkmak namusuna sahip çıkmaktır. Bu yüzden, Uzun Mevlüt''ler unutulmamalı, her vesileyle hatırlatılmalı... Her şehrin birçok Uzun Mevlüt''ü var... Onlar da yazılmalı...

Yazarın Diğer Yazıları