‘Ulusal trajedi’ ne zaman bitecek?

İşin özeti şöyle mi olmalı: Bir cumhurbaşkanının huzurunda iki cumhurbaşkanı adayı kapıştı... Aday cumhurbaşkanı hiddetlenerek salonu terk ederken, bundan sonraki siyasî hayatında iktidar gölgesinde kendisine yer açmaya çalışan mevcut cumhurbaşkanı ona tıpış tıpış eşlik etti... ‘Edepsizlik’le suçlanan diğer aday cumhurbaşkanı adayı biraz daha sakin kalmayı becerdi...
Yanlış oldu... ‘Yolsuzluk’ gündeminden bunalan Tayyip Erdoğan’a ‘başka alanda nefeslenme’ imkânı sağlanmamalıydı... Haşim Kılıç’ın yerinde dersinden sonra Feyzioğlu’nun bu konuşması, olayı ‘organize’ veya ‘vesayetin direnişi’ gibi sunmak isteyen iktidar çevrelerine koz verdi... Partizan kalemler sanki birincisi Hazreti Ali’nin Hayber cengiymiş gibi ikinci ‘one minute’ destanı yazmaya kalkıştılar... Sağlam siyasî akıl, bu fotoğrafın, karşı tarafça ‘CHP Genel Başkanlığı’ veya Cumhurbaşkanlığına ‘çatı’ adaylık gibi pazarlanacağını bilmeli ve buna göre davranmalıydı...
Buradan hareketle, kimi ulusalcıların içine düştüğü açmaza dikkat çekmekte fayda var... Feyzioğlu’nun cumhurbaşkanı seçilebileceğini umanlar bu ülkeyi ve kitleleri tanımıyorlar... Tam da dün sözünü ettiğimiz durum bu... Feyzioğlu profilinde bir aday, ancak CHP’lilerin ve onu Erdoğan’dan yeğ görecek sınırlı sayıda milliyetçinin oyunu alabilir ve sandığa gömülür... Âdeta rakibini belirlemek istercesine Danıştay salonunda şov yapan Erdoğan bu gerçeği herkesten iyi kestiriyor...
AKP karşısında sürekli yenilen merkez sol ve ulusalcılar, haklı olarak kendi kahramanlarını arıyorlar... Belki de biraz panik içinde, kaybolan yılların yol açtığı psikolojiyle, siyasî kâr ve zararı hesaplayabilecek ‘mümeyyizlik’ten uzak kalıyorlar... Eğer “Cumhurbaşkanı değil de, nasıl olsa kaybediyoruz, bari bu vesileyle CHP’ye genel başkan hazırlayalım” düşüncesi içindeyseler, o ayrı bir konu... Yok, amaçları gerçekten cumhurbaşkanı seçmekse, Diyarbakır’da o konuşmayı yapan birine, oylarına ihtiyaç duyulan milliyetçilerin ezici çoğunluğu asla oy vermez...
Önce Feyzioğlu’nun Diyarbakır Barosu staj eğitim programında yaptığı o ve BDP’lilerin siyasî bir hamlesi olan ‘ana dilde savunma hakkı’nı onların ağzıyla savunduğu konuşmadan bazı satır başlarını hatırlayalım: “Bir toplum bu şekilde dâvâlarla gerilmez. KCK dâvâsı hukuk tarihimize uygulamalarıyla bir utanç vesikası olarak geçmiştir... Muhakeme hukukunun temel ilkelerinin ve savunma ihlâli anlamında KCK dâvâsı madalyonun bir yüzüyse, Ergenekon ve Balyoz öbür yüzüdür...”
‘Ulusalcı açmaz’dan kastımız budur... Sadece ve sadece iktidara muhalefet -ki o da şüpheli- duygusuyla siyaset üretmek sonuç almaya yetmiyor... Feyzioğlu’na haksızlık etmemek için aynı kategoride değerlendirmesek bile, sadece kimi ulusalcılara ‘gözde’ olması açısından ele almamız gereken bir diğer örnek de İhsan Eliaçık... Anti-kapitalist Müslümanlar adına ortaya çıkmış, son Gezi olaylarında da protestocuların ‘azgın, şımarık, sömürücü egemen dindarlar’a karşı ‘İslâmî’ rengini temsil etmişti... Oysa Kürt meselesinde ulusalcıları rahatsız etmesi gerektiği kadar farklı bir sicile sahipti... Çünkü o anayasal metinlerdeki ‘Türk’ kelimesini çözümün önünde engel olarak görüyordu... Ama ‘baskın iktidar’a karşı kendisine yandaş arayan ve dine yaklaşım biçimine hürmeten ‘rol model’ bulmuşçasına sevinen bazı ulusalcılara bu nasıl anlatılacaktı?
Geçtiğimiz yılın başlarında Kızıltepe’de düzenlenen ‘Kürt Sorununa Demokratik Çözüm’ panelinde “Güvendiğim temel şey Kürt halkının sağduyusu ve Öcalan’ın İmralı’dan yazdıklarıdır. Bir entelektüel olarak Öcalan’ın zihinsel mücadelesi önemlidir. Abdullah Öcalan’ın eserlerinde, sadece Kürdistan meselesi yok ki, bir uygarlık meselesini anlatıyor” diyen Eliaçık, son olarak Abdullah Öcalan’ın talimatıyla gerçekleşen Kürdistan Demokratik İslâm Kongresi’nde Medine Vesikası’ndan bugünkü ‘demokratik özerklik’ tartışmasına referans çıkarmaya çalıştı... Öcalan’ın ‘mümin kardeşleri’ne ‘demokratik İslâm’ı anlattı...
Adam ‘Türk’ kelimesinden rahatsız ama bir çok ulusalcının ‘dindar iktidar’a karşı ‘dindar yoldaş’ı!.. Bir başkası Diyarbakır’da KCK’lıların arzu ettiği şekilde konuşuyor ama ‘ülkeyi koruma’ adına ete kemiğe bürünen, iyi niyetinden şüphe etmediğimiz kimi ulusalcıların cumhurbaşkanı adayı!..
Stratejik akıldan ve sorgulamadan ziyade sloganlarla veya ‘karşı’nın tayin ettiği saflara göre pozisyon alanlardan oluşan karmaşa ve çelişki düzeni...
Bakalım ‘ulusal trajedi’ ne zaman bitecek?

Yazarın Diğer Yazıları