Ülkücüler fotosentez mi yapacaklar?
MHP'yi yönetenler neden hâlâ olanı biteni anlamakta, ülkücüleri ise anlamamakta ısrar ediyorlar, tuhaf doğrusu…
Çok önceleri sormuştum: 'Yenilgi' mi daha kötüdür yoksa 'yenilgiyi doğru tahlil edememek' mi?" diye… Elbette ikincisi, yani 'yenilgiyi doğru tahlil edememek'ti…
'Yenilgi'nin zararları telafi edilebilir, dersler çıkararak bir sonraki seçimde galip gelinebilir… Bu bir ihtimaldir ve ihtimal her zaman sıfırdan büyüktür…
Ya 'yenilgiyi doğru tahlil edememek'? İşte en kötüsü bu… Eğer bu yetenek veya izandan mahrum iseniz, bir sonraki seçimin sonucunu da ilân ediyorsunuz demektir: Yine yenilmek… Geleceği doğru kurgulayamamak ve yenilgileri seriye bağlamak…
***
Bir Genel Merkez Yöneticisi CNN Türk'te canlı yayında "Ülkücüler aş ve iş peşinde değildir" diyebiliyor… Bir başka Genel Merkez Yöneticisi Habertürk'teki canlı yayında kendilerinin iktidar olmak gibi bir amaçlarının olmadığını marifetmiş gibi açıklayabiliyor…
Mantığa bakın, ülkücüler iş ve aş peşinde olamazlar!.. Ne yapacak ülkücüler, ekmek bulamayınca fotosentez mi yapacaklar? Damgalandıkları için mülâkatları geçemeyen çocuklarına nasıl sahip çıkacaklar? Hem genel olarak halktan, hem de özel olarak ülkücülerden bu kadar uzak bir anlayış ülkücülerden nasıl saygı görebilir Allah aşkına?
Bir partinin iktidar olmak gibi bir amacı yoksa niye var ve bu varlığı anlamlandıran nedir? Şayet partiyseniz, ya iktidarsınız ya da muhalefet… İktidar olmak gibi bir amacınız yoksa neden insanları seçimlerde seferber etmeye çalışıyorsunuz? Sürekli muhalefette kalmak gibi bir amaç olabilir mi? Dünyada hedefi sadece bu olan bir başka siyasî parti daha var mı?
***
Aslında bu arkadaşlara fazla kızmamak lâzım… Bu bir izdüşüm çünkü… Alt kademeler tepeye hakim olan mantıktan fazlaca etkileniyorlar ve inanmasalar da buna paralel konuşmak zorunda hissediyorlar…
Bu, 1999'da "Tansu Çiller ve Recai Kutan dinlensin" diyerek kendi Başbakanlığının ve MHP'nin birinci parti olduğu koalisyonun önünü peşinen tıkayan anlayışın izdüşümüydü…
Bu, "Cumhurbaşkanlığına aday olmayı düşünüyor musunuz?" diye sorulduğunda "Biz haddimizi biliyoruz" şeklinde cevap veren anlayışın izdüşümüydü…
Bu, Meclis aritmetiği müsait değilken, Kılıçdaroğlu'nun "Sen Başbakan ol" dediğinde "Sen koltuk tedarikçisi misin?" diye celallenen anlayışın izdüşümüydü…
***
Nereden nereye değil mi? 21. Asrın 'Türk asrı' olacağını hayal ederek büyüyen nesiller, şimdi Cumhuriyet'in 2023'ü görüp göremeyeceğinden şüpheli hâlde, özgüveni sarsılmış durumda gayriihtiyari hedef küçülttüler… Dün Kızılelmaları Türk asrı iken, bugün ezici çoğunluğu otoparka veya güvenlik firmasına taşeron işçi olarak girebildiklerinde kendilerini bahtiyar sayıyorlar!..
Onlar iktidardan yana iki türlü şanssızlar… İktidarda olanlar zaten onlara bu imkânları sunmuyorlar, kendilerinden olanlar ise iktidarı 'hedef' olarak görmüyorlar… Milliyetçi iş adamları kamudan iş alamıyorlar, alanların aldıkları işler burunlarından getiriliyorlar… Göze fazla batan ticaret erbabı milliyetçi maliyeci tehdidi altında… Ülkücülerin çocukları mülâkatları geçemiyor… Memur sendikaları her geçen gün eriyor, kamuda milliyetçi yönetici neredeyse kalmadı… 'Milliyetçilerin hayat alanı' her geçen gün biraz daha daraldı…
MHP'de değişimi bir zaruret hâline getiren işte bu kahredici fiilî durum… Balgat'a sıkışmış, daha ötesini istemeyen ve direnen bir anlayışın bunu fark etmesi gerekiyor… Artık iktidar isteyen ve Türk milliyetçilerinin Başbakan çıkarmasını ertelenemez gören bir iyi niyettir ayağa kalkan…
Bu 'parti içi iktidar mücadelesi'nden ziyade uzun zamandır hasret kalınan 'ülke içi iktidar mücadelesi'dir…