Ülkü Ocakları çözüm forumları düzenlemeli

Ülkü Ocakları üzerine yazıyorum ne zamandır. “Genel Merkez” in çok çok önünde, dinamik, meselelere vâkıf büyük bir gençlik kitlesinin olduğunu gördüm. Sıkıntı büyük. Beklentiye cevap verilemediği açık açık görülüyor.
Kimsenin hakkını yemek istemem. Kimseye de peşin tavır koymam. Ocakları tenkit edenin de tenkitleri aşırı ve “taraflı” bulanın da benim samimiyetime güvendiğini gördüm. Gelen mektuplar fikir açıcı. Çok mektup var. Hepsinden bahsetmek mümkün değil. İçinden ister istemez seçiyorum. Ki bu seçtiklerim tarafları temsil ediyor. Mektupları vermeden önce şu hususu belirtmeliyim: Ülkücüler arasında, ülkücüler ve kitleler arasında bir istihbarî bilgi kopukluğu görülüyor. Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi’nde yaşanan hâdiselerin öyle “karşıt gruplar” çatışması diye geçiştirilecek hâdiseler olmadığını kim ne kadar bilebiliyor? Ülkü Ocakları muhakkak meseleyi tahkik etmiş, yetkililer nezdinde gerekli teşebbüste bulunmuştur. Ama bütün bunlar kamuoyuna ne kadar aksettirildi? Erzurum Atatürk Üniversitesi’ndeki tartışmalar, yürüyüşler... Yine “karşıt öğrenciler” haberleri, yine ayrıntı yok. Öyle ki, görüntünün ülkücü gruplara ait olduğu açık. Türk bayrakları taşıyorlar ve Bozkurt işareti yapıyorlar. Ama televizyon kanallarında imtihandaki öğrenciler basılmak istendi, gibi haberler geçiyor. Meselenin böyle olması mümkün mü?! Bir şey olmuş, milletin sabrı taşmış. Olan ne? Herkesin önce o olan şeyi bilmesi lâzım.Hassas dönemdeyiz. Çok şuurlu hareket edilmelidir. Asıl mesele güvenlik güçlerini harekete geçirecek mekanizmaların tesirli bir şekilde işletilmesi... Bunun için kamuoyu oluşturulması da gerekiyor. Üniversite yönetimleri ben bildim bileli, yıkıcı-bölücü kesime müsamahalı davranmıştır. “Müsamaha” nın, mutlaka gerçekler anlatılarak ve sadece anlatılarak değil, bu gerçekler kamuoyuna aksettirilerek kırılması gerekmez mi? Daha pek çok mesele var. Onları da anlatmıştım. Gelen mektuplardan örnekler vereceğim.

***

Önce tenkit:
“Sayın Arslan TEKİN Bey, bu yazıyı size yazıyorum çünkü Ülkücülerin parmak bastığınız yarasından artık akacak kan kalmadı ve bu durumu güzel bir üslupla dile getirenler de maalesef yok... eleştirilerinizin Hareketimiz için bir değeri söz konusu... Ankara’da yaşıyorum. Ankara’da Gazi’de okudum... Yüksek lisansımı yeni bitirdim ve doktorama başladım. Arkadaşımızın söylediği [olumsuz] örnekler elbette vardı ama çok iyi örneklerin de olduğunu söylemek gerektiğini düşünüyorum. Benim asıl değinmek istediğim ise Ülkü Ocaklarının yaklaşık 6 aydır Genel Başkansız oluşu... [Ö.]’nün görevden alınmasının ardından, Genel Başkan Yardımcısı olan iki Ülküdaşımız vardı, birinin adı [O.] diğerinin adı ise [Y.]. Bu Ülküdaşlarımızdan [Y.] baskın çıkarak Ocak Genel Başkan Vekili gibi hareket etmiş ve şu anda da Ülkü Ocakları Genel Başkanlığına vekâlet etmektedir. Resmen atanmış değildir. 30 yaşına merdiven dayamış olan bu Ülküdaşımız Beden Eğitimi 1. sınıf öğrencisidir. Bu yıl sanıyorum 2’ye geçti. Ülkü Ocaklarımızın vizyonu bu kadar düşmüş müdür?
Bu Ülküdaşımızın göreve gelmiş görüntüsü çizmesinin son kıyımı da geçtiğimiz günlerde yaşanmış ve [.] ve Genel Merkez yöneticisi olan yaklaşık 10 arkadaşımız görevden ayrılmıştır. Ülkü Ocakları Genel Merkezi şu anda boştur. Sadece [Y.] Başkan görevlidir ve başka görevli göremezsiniz. Sizden ricam parmak bastığımız yaramızın bu yönünü de kamuoyuna taşımanız. Bunu siz yapamazsanız... başkası hiç yapamaz. Başkası yazsa bile sözün başında belirttiği gibi etkisi olmaz.”
Tartışmaların isimler üzerinden yapılması doğru olmaz. Onun için rumuzları ben koydum. Mektubu yazan arkadaşın ismini de vermeyeceğim.

***

Şimdi Ankara Ülkü Ocakları’ndan gelen bir mektup; Ankara Ülkü Ocakları yetkilisi “Size sadece yapılan eğitim faaliyetlerinin haberlerini göndereceğim. Bunları o mektup yazanlara iletirseniz sevinirim. Selametle...” dedikten sonra A.Ü.O.’nun sitesini adres göstererek linkler veriyor. Sonra şunları ekliyor: “Aynı eğitim faaliyetlerini Türkiye’deki bütün ocaklarda bulabilirsiniz... Eğer Ocaklar arkadaşların bahsettiği seviyede olsaydı şu an o arkadaşlar Gazi Üniversitesi’ne giremezdi. Ocağa yıllardır girmeyen insanların bu konularda tasavvur içinde bulunması ve varsa sorunlar onları çözmek yerine kutlu olduğunu ifade ettikleri ocaklardan ayrılmış olmalarını samimiyetsiz olarak algılıyoruz ve onları Ülkü Ocakları’na çay içmeye davet ederken özür bekliyoruz.”
Bir “sancı” nın olduğunu görüyoruz. O zaman meselenin halli de gerekir. Gençler tartışa tartışa bir yere varmalıdır. Kimse köprüleri atmamalıdır. Bakınız A.Ü.O. yetkilisi ne güzel, çaya davet ediyor. Öyleyse herkese açık forumları “tarafsız” alanlarda yapmalı ve her şey masaya yatırılmalıdır. Ülkü Ocakları tartışmalarına şimdilik ara vereceğim. Yarın merakla okuyacağınızı umduğum, yedi-sekiz gün devam edecek başka bir konuyu yazacağım. Sonra tartışmaları Balgat’a, o yüksek binanın tepesine taşıyacağım.

Yazarın Diğer Yazıları