Tutuksuz da olurmuş!

28 Şubat bir darbeyse, birçok defa yazdım; bir örtülü darbedir, örtülü darbe sırasında İ. Hakkı Karadayı Genelkurmay Başkanı idi. Karadayı alt kademelerin bütün davranışlarından sorumludur. Nitekim, en tepedeki “emir veren” o olduğu için sonunda sorgulanmıştır. Birçok subay örtülü darbenin aracı Batı Çalışma Grubunun kanun dışı görülen faaliyetlerinden dolayı tutuklu... Bunlar da tutuksuz muhakeme edilmelidirler. Kim kurdurmuşsa tek o mesûl tutulmalıdır. Emirle gruba dâhil edilenlerin nasıl suçu olabilir ki!Karadayı emsal olmalıdır: Yurt dışı yasağı korsun, haftada bir imza alırsın, evine gözcüler dikersin, ne ise artık kontrol mekanizmaları, onu uygularsın ve tutuksuz muhakeme edersin.28 Şubat vetiresi hakikaten bir kâbustu. İnsanlarımız çok tedirginlik yaşamışlar, çok eziyet çekmişlerdir; âdeta Türkiye’nin bir yarısı yok sayılmıştır. Bunlar vakıa... Ama “intikam” alır gibi topunu içeri atmak, geçmişte hukuksuzluktan şikâyet edenlere yakışır mı? Bir hukuk devletinde, bir “Ergenekon” dan bahsetmek bile mümkün değildir! “Balyoz”, diyeceksiniz... Teşebbüs olduğu açık... Ama sadece teşebbüs. Cezayı gerektirir mi? Düşünmeliyiz. Hadi ceza verdin, verilmiştir; aklı durduran cezalar aldı subaylarımız. Hukukçular, soruşturmada bir sürü eksiklikten bahsediyorlar. Yargıtay’da ne olacağını göreceğiz. İnşallah gecikmeden dosyalar açılır.***Dün Batı Çalışma Grubu içinde gösterilerek tutuklanan Tuğgeneral Celaleddin Bacanlı’nın avukatı, 26 yıl savcılık yapmış, yüzlerce, binlerce iddianame hazırlamış Fahri Artunç’un “hukuka çağrı” niteliğindeki metni diyebileceğimiz mektubunu ele almıştım. Fahri Artunç diyor ki: “... Evrensel ve yerel hukuk kuralları hüküm kesinleşinceye kadar sanıklar masumdurlar ve buna ’masumiyet karinesi’ denmektedir. Türk Yargıtay’ı da bunu kanun kadar güçlü ve kesin (sanığın mahkûmiyeti için duraksamadan ve her türlü kuşkudan uzak yasal, aklî ve muknî delillerin bir arada bulunması gerekir) kuralı ile formüle etmiştir.Tutuklama bahsi de yanlış anlaşılıp yanlış uygulanan bir husustur. Hemen belirtelim ki, tevkif bir tedbirdir. Neyin tedbiri? 1) Öncelikle şüphelinin delillere etki etmesi ve onları karartmasına karşılık bir tedbirdir. 2) Hukukumuzda sorgusu yapılamayan şüpheli/sanığın yargılanması tamamlanmış olmayıp bu nedenle hüküm kurulamayacağından bu ihtimalin bertaraf edilmesi için tedbirdir. 3) Olayın henüz yeni olup tarafların öfkesi zirvede iken şüphelinin can güvenliği için bir tedbirdir. Aslında anlayan için 5271 s. CMK. 100. vd. maddeleri özgürlüğü kutsadıkları gibi ’denetimli serbestlik’gibi kavramlar da katarak yasama bunu bir başka şekilde teyit etmiştir. Yasa tüm düzenlemelerinde yargıca geniş yetki vermiştir. Mevcut uygulamaya bakarak insanın ’keşke vermeseydi’diyesi geliyor.(...)Sonuç olarak vardığım noktayı sürpriz bulabilirsiniz: Ergenekon ve türevi 25-30 dosyanın hiçbirisinde (TCK. 312. md. anlamında ) suç oluşmamıştır.” Bunları, tanıdığım, şahsiyetine güvendiğim, bir tecrübeli hukukçu, bir eski savcı söylüyor!

Yazarın Diğer Yazıları