Türkçeyi öğretmeyen devlet!
Türk Dil Kurumu 1932 yılında Türk Dili Tetkik Cemiyeti adıyla kurulmuş ve ismi 1934’te Türk Dili Araştırma Kurumu’na, 1936’da Türk Dil Kurumu’na (TDK) dönüştürülmüştür.
Demek ki, Türk dili tetkik edilecekmiş.
Hemen her ülke dil cemiyetleri kurmuştur. Prof. Dr. Vural Ülkü’nün Almanya’da dil cemiyetleri üzerine küçük bir kitabı vardır. Kitaplığıma baktım; ara ki bulasın. Almanya’da dil cemiyetleri 17. yüzyıldan beri belki daha öncesi varlığını sürdürüyor. Dilin gücü tetkikten gelir; “uydurma”dan değil! Bizde ne yazık ki, tarihle bağımız koparılmak istenmiştir. Ayrıntısına girersek kitap yazmak gerekir! (“Gökkonuksal Avrat-Türkçenin Türkçesi” kitabımda epey temas ettim.)
Türkiye’de konuşulan mahallî diller, Türk dilini tetkik için kurulan bir müessesede tetkik edilebilir mi?
Bir kişi dahi bir dil konuşuyorsa, ki bunun örneğini Ubıhçada gördük (Tevfik Esenç konuşuyordu, o da Hakk’ın rahmetine kavuştu!), tetkik edilmelidir. Burada benim söylediğim, ayrı enstitüler kurulmalıdır. Veya üniversiteler bünyesinde mahallî diller tetkik edilmelidir. Ama şu zamanda yapılan teşebbüs siyasîdir ve birilerinin emellerine hizmet eder; mahallî dili konuşanları kesinlikle aydınlatmaz ve onlara bir şey vermez.
Resmî dil esastır; bu dil yeteri kadar öğretilmiyor ve hâlâ insanlar dar alanda, mahallî bir dil kullanıyorlarsa, Devlet, kendi insanına sahip çıkmıyor, cahil bırakıyor, demektir.
Yaygın olarak Kürtçeden bahsedilir. Hükûmet edenler zaten “Türk”ü etnik katmanlar içine almışlar, Hitler gibi, en altlara itmişlerdir. (R. T. Erdoğan ise ayak altına indirmiştir!) Nerede kaldı “Türkçe”ye sahip çıksınlar! Giderek etnik grupların kesif yaşadıkları alanları “ada muhtariyetler” hâline getirecekler, “ümmet”i de parçalayacaklar! Allah sonumuzu hayreylesin!
Kaç gündür yazıyoruz: TDK’dan, Kürtçe-Türkçe/Türkçe-Kürtçe sözlük hazırlaması istendi. TDK’nın ilkokullar için hazırlanmış Türkçe sözlüğü mahallî dile tatbik edilip yakında iki taraflı yayınlanacak. TDK Başkanı Prof. Dr. Mustafa S. Kaçalin’le ayrıntılı konuştum.
Kaçalin’in önceki gün yayınladığım açıklamasında: “Bilmekten zarar gelmez. / Sözlük yazmakla bölünmek olmuyor. Yabancılaşmak, ayrışmakla bölünülüyor. Kavga, korku, dehşet, tehdit, itham ile bölünülüyor. Tanımak tanışmak kabul etmek bir olmak birlikte olmakla bölünüldüğü görülmemiştir.” diyor.
Kaçalin’in yukarıdaki sözlerine kimse itiraz edemez. Tartışılan şu: Sözlükten hükûmetin güttüğü maksat ve niçin sipariş TDK’ya yapıldı?
Hükûmetin ayak üstü, birilerinin iteklemesiyle aldığı kararlar, fayda değil, zarar getirir.
Prof. Dr. Kaçalin’in, yayınladığım mektubunda, son iki cümlesi var ki; pazartesi, Prof. Dr. İskender Öksüz’ün yeni çıkan “Türk’üm Özür Dilerim” başlıklı sarsıcı, düşündürücü kitabı üzerinde dururken ele alacağım.