Türk şirketlerini ve çalışanlarını bekleyen büyük tehlike!
Eskiden panayır yerlerinde halkı eğlendirmek için teller gerilir, cambazlar da üzerlerinde türlü türlü akrobatik hareketler yaparmış. Bu esnada kalabalığın içine karışan yankesiciler de vatandaşın cüzdanını rahat aşırabilmek için 'cambaza bak cambaza' diyerek algıyı soygundan uzaklaştırarak farklı bir noktaya çekmeye çalışırmış.
Geçtiğimiz günlerde Bloomberg'de çıkan bir haber vatandaş olarak hepimizin algısının ekonomi üzerinde kalması gerektiğini gösterdi. Habere göre 'Türk şirketlerinin çıkardığı borç senetlerinin (tahvil) risk primi ortalama 774 baz puana ulaştı ve Türkiye bu alanda dünyada en kötü 6.ülke oldu.' Türkiye'den önce 2000 puanla Gana, 1400 puanla Jamaika, 1200 puanla Arjantin, 865 puanla Togo, 848 puanla Uruguay var… Peki 774 puan ne demek? Bir Türk şirketi gidip yurtdışından kredi çekmek isterse Amerikan tahvil faizi üzerine +7,74 puan risk primi ödemek zorunda.
Amerikan 2 yıllık tahvil faizi 0,16 ise Türk şirketine verilecek borç en az 7,74+0,16= %8,90 üzerinden verilecek demektir. Firmalar bırakın doları, TL ile bile para kazanamazken bu kredi maliyetine nasıl dayanılır?
Türk firmalarının dış girdiye bağlı olması, hükümetin bu bağı koparmak, milli sanayiyi tesis etmek yerine, yıllardır 'yaptık, yapıyoruz' demesi çok değerli zamanın ve sermayenin boşa savrulmasına yol açmıştır. Çok yakında kur olarak 6,85 maliyetli dış girdi stokları bittiğinde, 7,35'den yarı mamul ithal etmeye başladığımızda ne olacak?
Olacağı ben size söyleyeyim;
Firmalar daha pahalı üretim yapacak. İç piyasa pahalı ürünleri alamayacak, imalat sanayi bir Brunson, iki Virüs derken, üçüncü şokunu yaşayacak. Durgunluk, firmaların küçülmesi ya da iflası, buna bağlı olarak işsizlik artışları karşımıza gelecek.
Sizlere yeni bir riski daha takdim edeyim: Kurun değer kazanması iç piyasada önemli üretim gücü olan ama finansal bünyesi zayıflamış firmaları yabancılara açık hedef haline getirecek. Bu firmalar yabancıların değerli parası ile satın alınacak. Mülkiyet değişimi ile yurtiçinden elde edilen kâr yurtdışına transfer edilecek.
Türk çalışanları ise son kur artışı ile 265 euroya düşmüş asgari ücretle, 26 Avrupa ülkesinde Arnavutluğun 213 euro gelirinin önünde 25. olarak ucuz işgücü olmaya devam edecek. Avrupalı, Amerikalı bir girişimcinin Çin'e gitmesine gerek yok. Böyle ucuz işgücü, böyle ucuz firmalar, böyle tatlı fiyatlar dünyada nerede var?
Boş rezervlerle, zayıf firmalarla bırakın ekonomiyi, coğrafyadaki milli çıkarları naralar atarak daha ne kadar savunabiliriz? Mustafa Kemal Atatürk'ün dediği 'Her fabrika bir kaledir' sözü unutmamalı. Acil olarak kalelere sahip çıkacak ekonomi politikalarına ihtiyacımız var.