Timur’u nasıl bilirsiniz?

Timur, bir cihan imparatorudur. İmparatorluğu kendisiyle var etmiş ve kendisi dünyadan çekildikten sonra ise kurduğu devlet zevale yüz tutmuş, sonra inkıraz bulmuştur.
Türk gücü bir acayip... Bir anda kasırga gibi esiyor, dünyanın yarısında alev topunu dolaştırıyor, bir müddet hâkimiyetini sürdürdükten sonra, aşırı güveninden olsa gerek, kendi eliyle kendi ülkesini parça parça ediyor. Oğulları arasında bölüştürüyor, sonra oğullar birbirlerine üstünlük kurmak için vuruşuyor, tarafların hiçbiri iflâh olmuyor.
Türk ne ettiyse kendisine etmiştir... Mete Han’dan itibaren Türk tarihi üzerine epey çalışmam oldu; tek gördüğüm Türk’ün düşmanının da Türk olduğudur.
Sebebi üzerinde çok düşündüm, yine Türk’ün kendi gücüne verdim. Bu kadar büyük devletler kurup, birbirleriyle didiştikleri hâlde ayakta kalmışlarsa, bu, Türk’ün dirayetini göstermez mi?! Şöyle de söylemek mümkün: Karşılarında büyük güçler olsaydı, ister istemez birlik olacaklar, parçalanmayacak, aralarında didişip durmayacaklardı.
Timur ile Osman oğlunun dünyayı birbirlerine dar etmelerini nasıl izah edeceğiz?

***


Acâibu’l-Makdûr, bir başka açıdan Timur (1336-1405) ve dönemini anlatır. Şimdiye kadar neden Türkçeye çevrilmediğini, D. Ahsen Batur’un çalışmasına yakından şahit olduktan sonra anladım. Ahsen Batur, klasik ve modern Arapçaya o kadar hâkim olduğu hâlde, Acâibu’l-Makdûr’u tercüme ederken, masasında en az beş sözlük bulundurmuştur.
Kitabın yazarı İbn Arabşah’tır.
İbn Arabşah, tam anlamıyla Timur düşmanı! Çünkü İbn Arabşah’ı, daha 12 yaşındayken, 1400’de Timur Şam’ı aldığında, onu, kardeşleri ve annesiyle birlikte Semerkand’a götürmüştür. Timur’un bir tabiatı vardır: Fethettiği ülkelerin büyük âlimlerini devletinin başşehri Semerkand’da toplar ve ilim meclisleri kurar. Sadece ilim adamlarını değil, bazı aileleri, oymakları bile götürmüştür. Özbekistan’da bir Harezm’de, bir de Semerkand’da tamamen Anadolu Türkçesiyle çok rahat anlaşmışımdır. Harezm, Oğuz ağırlıklı olduğu için; Semerkand’da da, Anadolu’dan bazı oymaklar Timur tarafından yerleştirildiği için... Semerkand yakınlarında dört köyün adı bile Türk’tür: Türk, Katte Türk, Orta Türk, Kiçi Türk (Türk, Büyük Türk, Orta Türk, Küçük Türk).
İbn Arabşah, güçlü bir eğitim görmüş, sonra Kırım üzerinden, Edirne’ye Sultan Çelebi Mehmed’in sarayına gelmiş, onun hususî kâtibi olmuştur. Padişahın, 1421’de, ölümünden sonra, memleketi Şam’a gitmiştir. Sözünü ettiğimiz kitabını burada yazmıştır.
Timur’un fetihlerini/istilâlarını bir felâket gören İbn Arabşah, Timur’la ilgili ne görmüş ve ne duymuşsa hepsini yazmıştır. Ahsen Batur, tercümesinde, başka Timur üzerine yazılmış çağdaş ve hemen sonrası bütün kaynakları tarayıp dipnotta göstererek İbn Arabşah’ı dengelemiştir.
Eser çok önemli ve daha çok söz edeceğiz. (480 s., Selenge Yay., 0212 514 45 73)

Yazarın Diğer Yazıları