Ticareti öğrenebilecek miyiz?
Üniversite tercihlerim sonrasında Türkiye'deki birçok öğrenci gibi yeterli rehberlik almadan hasbelkader bir bölüme yerleştiğimde hayatımın en tatlı sürpriziyle karşılaşmıştım. Girdiğim bölüm olan Uluslararası İlişkilerin neredeyse yarısı tarihti. Ben ise tarih derslerine aşırı ilgiliydim. Bölüm bana çerez gibi gelmiş, çok severek okumuştum.
Tarih derslerini okudukça gördüğüm bir husus vardı. Osmanlı'nın geri gidişindeki ana etken, Osmanlı'nın ticaret devletini öğrenememesi, bunun neticesinde de batması idi. Aslında Osmanlı'nın devlet sistemini Karl Marx'ın analizi doğrultusunda yeniden yorumlamak gerekti. Marx, toplumları Batı tipi feodalizme dayanan toplumlar ile Asya tipi toplumlar olarak ikiye ayırmıştı. Batının mevsimsel yağmurlara dayalı iklimi feodalizme yol açarken, Asya'da ise büyük mühendislik projelerine dayalı devletin hakim olduğu yapılar kurulması gerekliydi.
Feodalizm ve Asya tipi üretim tarzının dışında kalan arada bir coğrafya ve devlet inşası tarzı vardı. Rusya, İran ve Osmanlının iklimi ve ekonomik altyapıları bu ikisinden de farklıydı. Devlet yine baskındı ama Doğu'daki kadar değildi. Bunlar Avrasya tipi toplumlardı. Bu toplumlarda da Batı'da ticaretin siyaseti yönetmesinin aksine, siyaset ticareti yönetirdi. Ama geniş Avrasya anakarasında Batı ile Doğu arasındaki etkileşimde Batı esintili ekonomik altyapılar da az da bulunuyordu.
İşte böyle bir ekonomik, kültürel ve sosyal altyapı içinde son iki yüz elli yılda Batı'nın ticarete düdüklü tencerenin patlaması gibi domine edip yayılması sonucunda Osmanlı yıkıldı. Cumhuriyete Osmanlı'dan kalan miras, "Türk burjuvazi sınıfı yaratmaya çalışmak, buna uygun endüstriyel disiplini olan eğitimli ve çalışkan bir nüfus inşa etmek" olmuştu. Yarım adamın yarım adımlarıyla ilerleyen ve iki yüzyıldan fazladır süren Türk modernitesinin ekonomiye yansımaları bu oldu. Bugün hala Türkiye ekonomisi ne anlamıyla modern bir altyapıya sahip ne de ona uygun bir burjuvazi ve endüstriyel disipline sahip iş gücüne. Türkiye, Cumhuriyetin ilk yüzyılında ticareti de modernleşmesine benzer şekilde yarım adımın yarım adımlarıyla öğrenmeye devam ediyor.
Peki, Üniversite Tercihlerinin Olduğu Bu Dönemde Dış Ticaret Bir Kariyer Yolu Olabilir Mi?
Osmanlı'nın ticaret devletine uyum sağlayamayıp çöküşü üzerine benim kendime çıkardığım idealizm dolu bir duruş vardı. "Ben dış ticaret uzmanı olacağım. 500 yıl önce Batılıların dünyanın farklı ülkelerine gidip koloniler kurması, dünyanın bilgisine ve ticaretine hükmetmesi gibi, ben de dünyanın bilgisini arayacak, farklı ülkeleri anlayacak, ticarete gönül verecektim." Hatta üniversite yıllarımda masamda "Ben dış ticaret uzmanı olacağım." yazardı.
Üniversite tercihlerinin olduğu bu dönemde, benim seçimim geçmişe dönük bir bakış açısıyla doğru mu, yanlış mı? Bir noktada doğru, bir noktada ise yanlış. Türkiye hala toplumda herkesin başına devlet kuşunun konmasının beklendiği bir ülke. Google'da en çok arama yapılan kelimenin KPSS olduğu, toplumun yarısının emekli, diğer yarısının da memur olmak ve devlete sırtını dayayıp geçinip gitmek olduğu bir ülke.
Ticaretle uğraşmak, girişimci olmak, dünyayı tanımak, farklı ülkeleri bilmek, onlarla ticaret yapmak ise hala gençlerin hayal kurabildiği konular değil. Devletin de bunu cesaretlendirici adımları görüntüde var olsa da, gerçekte maalesef yok. Ticaret ise hala eğitimle değil, alaylıların yapabildiği bir şekilde görülüyor.
Buna rağmen, son dönemde dış ticaret giderek ilgi çeken bir bölüm haline geldi. Uluslararası Ticaret ve Finansman Bölümü birçok üniversitede açılıyor. Dış ticaretin diğer alanları lojistik, gümrük, bankacılık, e-ihracat gibi alanlar zemin kazanıyor. Ülkemiz adım adım ticareti öğreniyor. Aileler daha fazla sayıda çocuklarının ticaretle uğraşmasını istiyor. Bir kısım öğrenciler ticarete dönük bu işleri aşkla yapıyor. Toplumumuzda ikinci nesil girişimciler daha eğitimli oluyor, eğitimlilere saygı duyuyor. Ticaret de giderek daha fazla eğitimli insan işi olmaya doğru yol alıyor.
Dileğimiz ülkemizin ticareti daha hızlı adımlarla öğrenmesi, dış ticareti kariyer yolu olarak seçen öğrencilerin artması, ülkemizi ticaretle dünyanın müreffeh ülkeleri haline getirmemiz. Bu yüzyılda bunu başaracağımıza inancım tam.