Tayyip Erdoğan'a samimî teklifim
Güneydoğu meselesinde, isterse kendileri “Kürt sorunu” diyebilir, sol-Marksist liberalleri, onların peşine takılan neo-İslâmcıları bir tarafa bırakınız, tarihi ilim adamlarına inceletiniz; neler yaşanmış görünüz.
Liberallar, sizi her zaman yanıltırlar... Onlar “Türk”ün dışından gelsin de kimden gelirse gelsin kabul etmişlerdir. Aynı dönemde, ideolojik hareketlerin içindeydik... Solun bir kere olsun yapıcı bir teklifini gördünüz mü? Yalnız bir farkımız vardı, biz sol’a büyük direnç gösterirken, siz solun “Kemalist” rejimle mücadelesini el ovuşturarak seyrediyordunuz, iç eğitimlerinize hız veriyor ve solun yıktıkları yerde filizlenmek istiyordunuz.
Size bir olay anlatayım... Daha önce de yazdım bunları. Hatırlatma babından... Önemli bir fark var... Olayın kahramanlarından olan eski arkadaşım şimdi Ak Parti’den milletvekili. Diğer kahramanı, 1982’de Diyarbakır Hapishanesinde açlık grevinde hayatını yitiren PKK yöneticilerinden Kemal Pir.
Ak Parti’den milletvekili olan arkadaşım Harun Çakır... (Harun! Tebrik için telefon ettim ama telefonun açılmadı. Çok yoğunsun anlaşılan. Adıyaman’dan Ak Parti’den seçilen Mehmet Metiner’i de tebrik için aramıştım. Ertesi günü hemen döndü.)
Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesinde (DTCF) öğrenciyiz. 1974’te sıkıyönetim kalkmış, hapisteki Marksistler, Ecevit-Erbakan koalisyonunda affedilmişler ve mekteplerine dönmüşlerdi. Okulda hareketlenme başladı. Müthiş bir didişmenin ardından büyük kavga patlak verdi.
Sayı olarak Ülkücüler çoktu. Sol tutunamadı ve okulu terk etti. Sonra geldiler, gittiler, slogan attılar, bir sürü kavga çıktı ama iki sene okula giremediler. İşte bu arada okulda öğrenci temsilciliği seçimi yapılacaktı. Ülkücülerin adayı Harun Çakır... Komünistlerin adayı ise Kemal Pir... (O gün Kemal Pir’in babası okul önünde oğlunu yana yakıla nasıl aramıştı... Yürek yakıcı.) Oy kullananların oranının öğrenci sayısının yüzde 60’ı olması gerekiyordu. MTTB’de faaliyet gösteren “Akıncılar”la görüşüldü. Onlar da okula gelecekler. Kime oy verecekleri önemli değil, seçime katılma yüzdesi tutturulmalıydı... MTTB’liler söz verdikleri hâlde gelmediler. Ülkücüler “inananlar” aynı safta olmalı fikrindeydi.
“İnananlar” ve “aynı saf” !..
Ak Parti’nin kemikleşmiş kadrosu, Ülkücülere yüklendiği kadar “inanmayanlar”a yüklenmedi, üstelik onları “dost” edindi. Bunun ceremesinin bir Müslüman için ne kadar ağır olduğunu ben muhterem Recep Tayyip Erdoğan’a öğretemem!
Şu libaraller sizi yanıltıyorlar. Belki onları kullanmayı düşündünüz ama onlar “omurgasız” oldukları için hemen şekil değiştirirler. (Tek dik duran yerleri, omurganın uç kısmı: Türk düşmanlığı!)
Zamanında çok itibar ettiğiniz bir liberal yazar, sizin Güneydoğu’daki geniş yollar açmanızı, halkı imha planının bir parçası görmüş, siz bu akla ziyan yazıyı yazan hanımı “Nâ-Mert” ilân etmiştiniz. O hanım BDP-PKK’nın seçim otobüsünün üstünde boy gösterdi.
Gelin, sil baştan yapalım. “Ülkücü” Harun Çakır ve siz Belediye Başkanıyken hazırladığı Güneydoğu raporuyla şimşekleri üzerine çeken Mehmet Metiner, Türkiye gerçeklerini kavramış olarak Meclis’te yanıbaşınızda. (Not: Sevgili Mehmet! Yakında Ahsen Batur’un “Kürdoloji Yalanları” kitabı çıkacak. Ahsen’e söyledim, sana ve Başbakan’a gönderecek. O kitabı okumadan yeni “rapor” hazırlama lütfen! Prof. Dr. M. Halûk Çay’ın “Kürt Dosyası” zaten masanın üzerindedir.)
Liberallari ve onların izine basan Neo-İslâmcıları bir tarafa bırakıp şu “mesele” dediğiniz şeyi tertemiz masaya yatırın.