Söyler misiniz yanlış mıyım?
Bugüne kadar hiç böyle olmamıştı.
Evet, sıkıntı çekilmişti…
Kemer sıkılmıştı…
Sabredilmişti…
Ebeveynler çocuklarına harçlık vermekte zorlanmışlardı ya, hiçbir iktidar bugünkü kadar dar gelirlinin böğrüne ‘Hayat pahalılığı hançeri’ni saplamamıştı.
Yalansam yalan deyin!
*
Çay-simit hesabı yaparak zamanın iktidarını topa tutanlar, şimdi kendi döneminin çay-simit hesabını yapabiliyorlar mı acaba?
Hiç sanmıyorum!
Yapabilseler böyle olmazdı.
*
Yine de “Bu işi biz çözeriz” diyor AKP.
*
Doğrusu hak vermiyor da değilim.
İnanıyorum ki isterlerse bu işi onlar çözerler.
Samimi söylüyorum.
Ama isterlerse!
*
İsterler mi peki?
Sanmam!
Niye?
Adamlar lüküs hayatı o kadar benimsemişler ve içselleştirmişler ki oradan sıyrılıp da:
“Memleketi bu hale biz getirdik.”
“Memlekette ne kadar mal mülk varsa hepsini biz sattık.”
“Tarımı ve çiftçiyi bitirdik.”
“Şimdi ise ne elde kaldı ne avuçta” özeleştirisini yapabilirler mi?
Yapamazlar!
*
Diyeceksiniz ki o zaman memleket kendini kurtaramayacak mı?
Kurtarır elbet!
Söyleyeyim!
Evvelemirde, bugün ülkeyi yöneten iktidar; en tepeden en aşağıya kadar tekmili birden ‘İsrafı bitirme, tasarrufa ve üretime yönelme ekonomisi’ni hayata geçirecek.
Saray, özellikle de kendileriyle ilgili yepyeni bir ‘İsrafı bitirme, ekonomisi’ oluşturacak.
Öncelikle ellerinde fazlalık ne varsa hepsini elden çıkartacaklar.
Buna insan kaynağı da dahil.
‘
Faturası devlete ödetilen arabalar…
Uçaklar…
Yatlar, katlar, evler… ne varsa!
Tasarrufa önce kendilerinden başlamalılar ki vatandaştan bir şeyler isteyebilmeliler
*
İşin düzelmesi için. sıkıntının nedeni olan iktidar:
Gösterişe…
Şatafata…
‘Bir şey olmaz’a…
‘İdare eder’ anlayışına…
Hatta iktidarı yönlendirenlerin ‘İktidara biat etmeleri’ o kadar ayyuka çıktı ki işin içinden çıkılmaz hale gelindi.
İktidar şaşırmış bir şekilde nereden ne koparacağını bilemiyor.
*
Cumhuriyet tarihinde görülmemiş bir komediyi yaşattılar bize.
Vergi borcu olan CHP belediyelerini silkeleme operasyonuna başlayan iktidar, Cumhur İttifakını oluşturan belediyelere dokunmayarak hem memleketin dengesini hem de hakkaniyet terazisini bozdu.
*
İtibarın kaynağının; malda mülkte olmadığı, ilim, bilim ve fende olduğu hâlâ da öğrenilmiş değil.
*
Mesela “Bir Audi’yi Diyanet İşleri Başkanı’na çok gördüler.” denilmemeli.
Böyle diyen biri de insanlara ‘Şükrü ve sabrı’ salık vermemeli.
Çünkü böyle demekle millete haksızlık ediliyor.
Çünkü bugün 5.000 lira, 10.000 lira, 12.500 lira aylıkla geçinen milyonlarca insanımız var.
Durum böyleyken, Ali Erbaş Beyefendi’ye bir Audi çok görülmüşmüş!
Hey Hak!
*
“Hatta devletin bütün makam araçlarını kullanan üst düzey bürokratlarından bakanlara kadar, bindikleri o arabaları hak etmiyorlar.” desem, çok da haksızlık ettiğimi düşünmüyorum.
Çünkü bu memleketi bu hale vatandaş getirmedi, o lüküs arabalara binenler getirdi.
*
Hani “Mal da yalan, mülk de yalan, var gel biraz da sen oyalan” denilmiyor muydu?
Hani bu dünyada hiçbir şeyin önemi yoktu!
O zaman “Bu lüks düşkünlüğü de” neyin nesi diyesi geliyor insanın?
*
Allah aşkına söyler misiniz, yanlış mıyım?