Sokak Köpekleri
Birkaç ay sonra yaşadığımız şehir ve ilçelerimizin kamu hizmetlerini ve ihtiyaçlarını görmek üzere belediye başkanı ve üyelerini seçeceğiz.
Bütün seçimler gibi yerel seçimler de ilk olarak liderler, partiler ve ideolojiler arasında geçer. Her seçim muhalefet için iktidarı değiştirebilme fırsatıdır, iktidar için ise genişleme, iktidarını tahkim etme, uzatma imkânıdır.
Yerel seçimlerle seçmen iktidarı ya uyarır ya da desteğini artırır.
Türkiye’de yerel-genel seçim fark etmeksizin seçim dönemlerinde politikacılar seçmeni tahrik edip partilerinin etrafında sıkıca kümelenmelerini sağlamaya çalışıyorlar. Onun için yerel seçimlerde genellikle yerel yönetimlerin görev ve yetkilerinden farklı konular tartışılıyor. Seçmen, ideolojisi ve hizmet beklentisi arasına sıkıştırılıyor. Önümüzdeki seçimde de yeni anayasa tartışmaları yapılırken kimse çevre sorunlarından, ormanların yağmalanmasından, trafiğin yönetilememesinden bahsedemeyecek gibi görünüyor.
Yine de yerel (mahalli idareler genel seçimleri) seçimler üzerinde yerel dinamiklerinin etkisi elbette oluyor. Küçük yerlerde aile çekişmeleri, etnik çekişmeler bile seçimi etkiliyor.
Partiler yerel seçimde adaylarını belirlemede adayın parti politikalarına uygunluğu kadar yaşadığı yere ilişkin hayalleri olan ve bu hayallerini projelendirebilen insanlara öncelik vermelidir.
Milletvekili seçimlerinde görüyoruz; halkın hükûmetten beklediği birçok talep aslında belediye hizmetleri kapsamındadır. Bundan dolayı halka gerçekten hizmet etmek isteyen milletvekilleri yerel seçimlerde bölgelerindeki partili belediye adaylarıyla el ele vererek çalışmalıdırlar.
Ekonominin bu kadar kötü yönetildiği bir ülkede insanlar haklı olarak geçim sıkıntısını önceleyecek ve belediyelerden iş talep edeceklerdir. Bu durum aslında bir tehlike barındırıyor. Muhalefetin istihdam talebini hükûmete yönelmesini sağlaması gerekmektedir. İstihdamın belediyelerce karşılanabilmesi mümkün değildir, beklenmemelidir.
Belediyenin yapması gereken çöp toplama, otopark hizmeti, çöp depolama ve imhası, içme suyu, imar işleri, ulaşım hizmeti ve benzeri hizmetler zaman zaman karmaşık hâle gelebilir ama bu işler rutine bağlanmıştır ve tecrübeli kadrolarca halledilir.
Ancak aşırı göç yükü altında kaldığımız için ortaya çıkmış olan konut ve barınma sorunu; sanayi bölgelerindeki çevre kirliliği sorunları geleneksel belediyeciliği aşan ve devletle veya uluslararası iş birliği ile çözüm üretmeyi gerektiren kapsamlı meselelerdir. Toplumun bu konularda ikna edilmesi gerekmez. Sorun ortadadır ve kamuoyu desteği zaten vardır.
Bu girişten sonra gecikmeli de olsa asıl konumuza gelelim: "Sokak hayvanları" diye belediyelerin üzerine kalmış hayati bir sorunumuz var ki bu sorun yerel seçimlerde ivedilikle belediyelerin gündemine alınmalı ve vatandaşın önüne getirilmeli.
Çevre il ve ilçe belediyeleri sokak köpeklerini toplayıp barınak sahibi Çankaya Belediyesi sınırlarına bırakıyormuş. Bu garip durumdan sorunun belediyelerce algılandığını anlıyoruz. Bu durum aynı zamanda vatandaşın gerekli baskıyı oluşturduğunu da gösteriyor. Sorunu algılıyorlar, baskı görüyorlar ancak; ancak çözüm için bütçe, emek ve vakit ayırmıyorlar. Hayvanları bir araçta toplayıp Çankaya sınırlarına göndermek kolaylarına geliyor. Bunu neden yaptıkları sorulunca hayvanseverleri bahane ediyorlar.
Önceden belirteyim ben bir hayvanseverim. Gezegenimizin hayvanlarla güzel olduğunun farkındayım. Hayvanların evcilleşme süreçlerini hayranlıkla anlamaya çalışırım. Bir çoban köpeğinin sürü ile ilişkisine, insana olan yardımına hayranım. Sevgim sadece kediler ve köpeklerle sınırlı değildir. Sanayileşen besi hayvancılığının da çok vahşi olduğunu ve düzenlenmesi gerektiğini düşünüyorum.
Bu ara bilgiden sonra şunu vurgulamak istiyorum: Sorun aslında hayvanlar değil sokaklarda kontrolsüz olarak yaşayan "sokak hayvanları" ve özellikle beş kilonun üstündeki köpekler.
İBB'nin toplu ulaşımda evcil hayvanların seyahat edebilmeleri için getirdiği şartlarda gördüm bu 5 kilo ayrımını. Peki, sokakta hiç beş kilonun altında köpek gördünüz mü? Bizim mahallede yok en küçüğü yirmi kilo desem yeridir. Ablalar “köpüş”leri gayet güzel besliyor. Belediye “köpüş”lere iyi bakıyor ama bizler evlerimize çekildiğimizde neler olduğu hakkında bir fikrimiz yok. Sokakta vahşi yaşam sürüyorlar; küçükler büyükler tarafından öldürülüyor mesela. Aslında köpek dövüştürenle parkta köpek besleyenin yaptığı arasında bir fark kalmıyor. Bu vahşi yaşam mücadelesinde en iri, en güçlü, dolayısı ile çocuklarımız için en tehlikelileri hayatta kalıyor.
Aydınlatılmamış karanlık sokaklarında sürüler halinde iri köpeklerin koşturduğu bir şehirde ulaşım problemi çözülmemiştir. Orada özgür seyahat edilemez hâle gelmiştir. Can güvenliği ve sağlık problemi riski vardır. Köpek sevenler kadar köpek sevmeyen ya da korkanların çözülmesi gereken hakları vardır.
Konu güvenlik, sağlık, hukuk, ulaşım birçok konuda sorun üretiyor.
Biliyorum toplumumuz iş ve aş derdine düşürülmüş vaziyette. Konu bir türlü başka sorunlarımıza gelemiyor. Sorunlarımızı tartışacak ve onlara rasyonel çözümler getirecek olgunlukta organizasyonlarımız yok. Böyle bir kültürümüz de ya hiç oluşmadı veya kalmadı.
Ancak yine de bu seçimlerde bu büyük sorunu görmezden gelmemeyi; sokak hayvanlarına ve özellikle "büyük köpekler" sorununa karşı hassas olunmasını; çağdaş ve vicdanlı çözüm üretemeyen adayların desteklememesini umut etmeden de duramıyorum.