Siyasî İslâmcı ne ister?
Neo-İslâmcıların istediği nedir? PKK, etnik temelli bir hareket başlatmıştır. Hükûmet kuranlar kendilerini “İslâmcı” tesmiye edenlerdir. Çok yeni bir haber: Siverek’te PKK/BDP bir toplantı yapıyor; Türk bayrağı+Atatürk resmi+PKK bezi+Öcalan sıralanmış... “Kurucu” ve “katil” federasyonu! Ak Parti yönetiminin “açılım” ve “barış” dediği bu işte! Bunun İslâmlıkla ne alâkası var? Teoriyi bırakın siz! Pratiğe geçmemiş hiçbir teorinin kıymet-i harbiyesi yoktur. “Neo-İslâmcı pratik” müşahhas olarak karşımızda... Allah’la aldatma budur! (Lokman, 31/33, Fâtır, 35/5).
“İnsanların abdest alıp namaz kılmaları sizi aldatmasın!” (Hz. Muhammed.)
Doç. Dr. Baran Dural’ın mektubunun devamını yer darlığından biraz kısaltarak bugün bitiriyorum... Sonra yine konuşacağız:
“İşte şimdi siyasal İslamcı hareket çok haklı olarak hem laik hem İslami düzen yan yana yürümez diyorlar. Bunu kolaylıkla hem Türk hem Müslüman aynı şapkada barınmaz diye de okuyabiliriz. Zira Müslüman kimliğini oluşturmak veya o tür bir düzene geçmek için [Hayrettin] Karaman’ın yazısında belirttiği şartları teker teker yerine getirmek şart. İslam kimliğinin içinde Türk, Kürt, Laz, Çerkez kimliğinin yeri yok. Bugün üst Türk kimliğine karşı diğerlerini kullanmak İslamcı hareketin işine geliyor. Zaten Türk kimliği ortadan kalkınca onları da rahatça ezebileceklerini düşünüyorlar ama bu hep doğru çıkan bir varsayım değildir. Bazen alt kültürler çöken üst kültürden çok daha dirençli ve yıkıcı olabilirler.
Dolayısıyla İslamcı hareketle mücadele İslamcı terminoloji kullanılarak onların sahasında onların oyun planı çerçevesinde ve İslamcıya Müslümanlık dersi verilerek, oy kaygısıyla İslam ve Türk kimliği kol kola yürürmüş gibi davranmakla yürütülemez... İtikat alanında, ibadetler bazında, İslami değerlere saygı göstermek, sosyal düzeyde İslam ve Türk unsurlarına eşit saygı göstermekten bahsetmiyorum. Karaman, ‘İslami düzen ancak ümmet toplumunda kurulur. O da şu anki laik düzende mümkün değildir’ diyor. Kendi siyasal paradigması içinde hem tutarlı hem de haklı. Zira ulus-devlet ve ulus inşası Türkiye’de ümmet toplumuna ve onun dayattığı kimliğe rağmen gerçekleştirilmişti.
Siyasal İslam’ın oluşturmayı düşlediği siyasal atmosfer mümkün olduğunca tek tipçi yapılanmayı ifade ederken Türk milliyetçiliği demokrasi ve alabildiğine genişletilmiş insan haklarını kapsayan bir siyasal ortamı arıyor. İşte bu yüzden Mustafa Kemal ve arkadaşları devrimlerin ve 6 ilkelerinin merkezine milliyetçilikle beraber laikliği yerleştiriyorlardı... Gelinen noktada Türklüğün savunulması milliyetçilerin içlerinde debelendikleri o çorak zeminden ayrılıp net bir laiklik savunması yapmalarından geçiyor. Bu arada siyasal İslam ile ilgili her tartışma liberal ideolojiyi (Türkiye’dekini değil küresel liberal ideolojiyi) de işin içine katmayı ve bu ikili ittifaka topyekûn karşı çıkmayı gerektiriyor.”
Doç. Dr. Baran Dural’la çok farklı noktadayız!