Siyasî ideolojiler üzerine
Silâhsız fikir var mı? Bu cümleyi yazdıktan sonra aklıma geldi. Kitap gönderilen, şu anda var olan dinlerin peygamberleri bizzat silâh kullanmışlar mıdır?
Düşündüm, düşündüm, emin olmak için dinler tarihi hocası Prof. Dr. Abdurrahman Küçük Bey’e sordum, Hz. Muhammed’den başka, silâh kullanan peygamber yok... Bunun “hikmet”i nedir?
Her peygamberin bir mesleği vardır. Hz. Musa çobandır. Hz. İsa, marangozdur.
Hz. Muhammed ise, peygamber olunca, askerliği meslek edinmiştir. Savaşta sadece kendisini savunmuş ve kimseye ölümcül bir darbe vurmamıştır ama nihayetinde savaş stratejisi peygamberimize aittir.
“Din” olmadan siyasî ideolojileri, tek başına işleyebilir miyiz? Peygamberler savaşsalar da savaşmasalar da, iki büyük dinden, son ekmel dinden bahsediyoruz. Dünyaya şekil veren üç büyük dinin mensuplarıdır ve üç büyük dinin mensupları birbirleriyle savaştıkları gibi, kendi aralarında da savaşmışlardır. Özellikle siyasî iktidarla birlik hâlinde veya karşı karşıya kalmışlardır.
Doç. Dr. A. Baran Dural’ın çok çok önemli bir kitabı çıktı: “Çağdaş Siyasal İdeolojiler’de Kuram-Yöntem-Güncel Yaklaşımlar”. (Büyük boy, 447 sayfa. Paradigma Akademi Yayınları. Tel.: 0284 214 10 13).
Çağdaş siyasî ideolojileri dinden ne kadar tecrit edebiliriz? Siyasî ideolojilerin hepsinde dinin bir yeri vardır. Bu mevzular işlenirken “din” göz ardı edilmemelidir, derim.
İzafî olarak laiklik ve komünistlik, dini çok geri plana iterken ve hatta yok sayarken, din, bağlantılı işlenmiş ve çoklukla muhafazakârlığın içine oturtulmuştur. Hâlbuki din başlı başına objedir. Baran Dural, “Batı’da ve Türkiye’de Muhafazâkarlık” başlığı altında “din”i bir “unsur” olarak ister istemez vermiştir.
Şunu da düşünmemiz gerekir: Başlı başına obje olan bir “unsur”, muhafazakârlık, gelenekçilik, hatta gericilik (irtica) kavramlarıyla açıklanabilir mi?
Gerçekçi olalım... Bir Müslüman ülkede, dine bigâne kalarak hiçbir teori üretilemez. Batı’dan gelen teoriler de, “din”e, yani Musevîliğe ve İsevîliğe bağlı üretilmiştir. Ya mezkûr dinlerin içinden çıkmıştır, ya da “din” gözetilerek din dışı ortaya konmuştur.
Anlatılanlardan bağımsız bir soru (İsterseniz bağlantı kurabilirsiniz!): Kur’ân’da cevabı verilemeyecek bir soru var mıdır?
Muhâkeme yürütemeyen, dimağları daraltılmış kişiler “din” adına “kandırıcı” rolü kendilerine çok rahat biçerler.
Üstelik hükûmet edenlerin “Türk düşmanlığı”nın başını çekmesinde “din”in “mahfaza” içinde görülmesi olabilir mi? Muhafaza edilen, eskir, köhner ve zamanın dışında kalır. Bu sözüm “Allah’la aldatanlar” için değil, “din dışı unsurlar”ı hayatın idâmesi için şart koşanlaradır. Onlar ki, “din”i anlamayarak cemiyette asıl uçurumu açmışlardır.
Batı istediği gibi teori üretebilir. İnandıkları din ve değerler, Müslüman bir ülkenin din ve değerleriyle hiçbir zaman örtüşmez. Çatışma burada ve “din”i kullananlar bu yüzden mesafe alıyorlar.
Doç. Dr. A. Baran Dural, fikirlerimizi yenilemeye, bizi düşünmeye, öğretmeye yönelik ortaya koyduğu “Çağdaş Siyasal İdeolojiler’de Kuram-Yöntem-Güncel Yaklaşımlar” yeni tartışmaları da beraberinde getirecektir. Devam edeceğiz.