‘Sır küpü’ olmak!

Stalin Gürcü, Beria da Gürcü... Kan çektiği için mi yakınlaştılar, yoksa aynı kafada oldukları için mi? Her ikisi de olabilir.
Stalin 20. yüzyılın en zalim diktatörü. (Hitler onun eline su bile dökemez! Öyle gaddar!)
Diktatör çevresiyle büyür. En büyük destekçisi de Beria idi.
Beria, daha 20’li yaşların başında Bolşeviklerin gizli polis gücü ÇEKA’nın Gürcistan kolu başkanıydı. 1922’de ayrılıp ÇEKA’nın işini gören OGPU’ya geçti ve 1926’da bu gizli örgütün başkanlığına getirildi. Stalin’in emir kulu olmasa elbette 27 yaşında başkanlığı alamazdı!
Adam Stalin’in “sır küpü” ; bütün işi gizli ve kirli!
(Gürcü kardeşler alınmasınlar. Bazı Gürcülerin geninde mi var ne! Komünizm çöküp Sovyetler dağılınca Gürcistan bağımsızlığına kavuştu. Ama sokak, mafyadan sorulur oldu... Kirli işlerde Gürcü çeteler nam salmışlardı.)
Beria Kafkasları hallettikten sonra 1934’te Moskova’ya çağrıldı. İçişleri Halk Komiserliği NKDV’nın başına geçirildi. Beria’yı tutabilirsen tut! O, 1930’lu yıllarda, Sovyet cumhuriyetlerindeki okumuşların yok edilmesinde, Stalin’in “cellat bıçağı” rolünü hakkıyla yerine getirdi.
Diktatörün ölümünden sonra, “sır küpü” nün, hâmisini zehirlemekle suçlanacağı aklınıza gelir miydi?
Kruşçev, Beria’yı kurşuna dizdirdi.
Niye yazdım bunları? Hiiç... Yakın tarihten bir sayfa açtım sadece...
H H H
Hakan Fidan ne istemişti?
Netameli işlere daha fazla bulaşmamak, daha fazla sır bölüşüp ileride zorda kalmamak herhâlde...
Adam genel müdürlük yaptı, müsteşar yardımcılığı yaptı, müsteşarlık yaptı... Bundan sonrası fiilî siyasettir. Fiilî siyasette de iki gaye güdülür: Bir: Milletvekili seçilip el kaldırıp indirerek rahatına bakmak; iki: Partisi hükûmet kurarsa bir bakanlık kapmak...
Çok kişi yazıyordu: Hakan Fidan Dışişleri Bakanı, hatta Başbakan olacak... Belki Saray’la paralel yürüseydi, mümkündü. Ama öyle sanıyorum ki, dünyevî zevkini tatmin etmişti Hakan Fidan ve Meclis sıralarında kafa dinlemek, fazlası dokunulmazlık zırhını en azından bir dört sene taşımak istiyordu. Her şey bir tarafa Oslo görüşmelerindeki sarf ettiği sözleri bile adamı ipe götürür. İleride birileri o dosyaları elbette raftan indirecektir. Daha MİT Müsteşarı iken indirmeye kalktılar ama “Dönemin Başbakanı” “Hakan benim sır küpüm. Ona dokunmak bana dokunmaktır” dedi ve soruşturmanın önünü kesti.
Saray’a rağmen sen siyasete atılacaksın, milletvekili olacaksın! Sen aklını mı yedin!
Saray “Asla!” dedi ve adam eski işine döndü.
Hakan Bey’in sıtkıcandan MİT Müsteşarlığı koltuğuna oturacağını düşünemeyiz. Saray’ın kaprisinin adamın gönlünü kırmadığını, iç dengelerini altüst etmediğini mi sanıyorsunuz. Yine gönlü kırılan, artık kendisini “oyuncak” gören ama seçim bitene kadar “ya sabır çeken” biri var: Serok Ahmet. Abdullah Gül meselesini ve bazı “istihbarî bilgiler” i yazmayı sonraya bırakıyorum.
Siz en iyisi şunu yapın: Gelmiş geçmiş en namlı diktatörlerin hayat hikâyelerini okuyun. Benzerlikler bulur musunuz, bulmaz mısınız bilemem ama, okuyun!

Yazarın Diğer Yazıları