Şimdi ''aşılılar pandemisi'' mi oldu?
Aşısızlara PCR testi zorunluluğu kalktı. Tiyatroda, sinemada, konserlerde, maçlarda, iç hatlar uçak saferlerinde ve şehirlerarası otobüs yolculuklarında artık test istenmeyecek ama tartışma bitmedi.
Peki bu karara nasıl vardılar?
Dr. Uğur Şahin, Ocak ayı başında Le Monde gazetesine yaptığı açıklamada geliştirdikleri aşıların pandemiye son vermeyeceği konusunda uyarıda bulundu ve "Üç doz aşı olan kişiler bile hastalığı bulaştırabilir ve özellikle risk gruplarının yanındalarsa, test yaptırmaları gerekecek." dedi.
Bizim yorumumuz, "Yani, aşısız olanlardan uçak ve şehirlerarası otobüs yolculuğu için, aşı kartı veya test kartı istenmesinin tıbbi bir dayanağı yok! Test istenecekse herkesten istenmeli" şeklinde oldu...
***
Aşı denilen sıvıları ve PCR testini kabul etmeyenlerin uçak ve şehirlerarası otobüslerle, insanların kalabalık bulunduğu yerlere kabul edilmemesi insan hak ve özgürlüklerine müdahaleydi ama hastalığı aşılıların bulaştırdığı saklanamaz bir şekilde ortaya çıkınca test yapmanın anlamı kalmadı!
Aşısız olanlar, aslında yasaklar sebebiyle korunmuş oluyordu!
ABD Başkanı Biden, nasıl olup da iki kelimeyi ezberlemiş bilinmez ama "aşısızlar pandemisi" deyip duruyordu.
Şimdi virüsü aşılıların yaydığı itiraf edildi ama "aşılılar pandemisi" diyemiyor!
***
Genetik sıvılar, "hücrelere koronavirüsün ''spike'' adı verilen proteininin, nasıl yapılacağına dair talimatlar verir. Bağışıklık sisteminiz bu proteini yabancı olarak algılar ve buna karşı antikorlar da dahil olmak üzere bir tepki geliştirir..."
Tırnak içinde verdiğim "bilimsel açıklama", bana ait değildir, genetik sıvıyı üretenlerin ve savunanların resmî sayfalarından alınmıştır!
Bu, "Aşılılarla oturup kalkan aşısızların hücrelerine de spike protein üretme talimatı gider..." demektir!
Genetik aşı olduğunuz zaman koronavirüs üreten bir fabrika haline gelirsiniz ve bunu çevrenize de yayarsınız. Aşılama arttıkça vaka sayısının artmasının sebebi budur!
Neyse ki son varyant diğerlerine göre hafif geçiyor. Pandemiler en fazla iki yıl sürer ve her mutasyonda virüs zayıflar ama birdenbire değil... Zayıflamış virüs çok hızlı yayıldığından ve aşılı-aşısız ayırımı da yapmadan hemen herkesi hasta etmeye başladı...
Bu son cümle üzerine bazıları hemen "sen virolog musun?" diyebilir!
Bizim işimiz gerçeği ortaya çıkarmak, dolayısıyla sorgulamaktır!
Kaldı ki yazılarımın çoğunda yerli-yabancı uzman görüşlerini esas aldım. Türkiye''de pandemi ilan edilmeden bir ay önce konuyu araştırmaya ve yazmaya başlayan bir gazeteci olarak benim de görüşlerim var elbette.
Peki ya bugüne kadar bize televizyonlarda "genetik aşıları olun" diyenler virolog muydu, mikrobiyolog muydu? Yoksa...
Virologlara, mikrobiyologlara söz hakkı verilmedi! Oysa genel tıp eğitimi almış ve sonra bir alanda uzmanlaşmış olmak, aşıyı da biliyor demek değildir.
***
Televizyonlarda öne çıkarılanlar, aşı denilen sıvılar konusunda hiçbir uzmanlıkları olmadığı halde koronavirüs üzerine ABD''de üç yıl çalışan, 2010''dan beri aşı çalışmaları yapan Erciyes Üniversitesi''nden Prof. Dr. Aykut Özdarendeli''nin geliştirdiği Turkovac sıvısını karaladı. Aşı demeye dilleri varmadı; "solüsyon" dediler. "Dezenfektandır" da diyebilirlerdi!
Kimileri de faz sonuçlarını gösteren raporları istedi. İyi de tavsiye ettikleri sıvıların birinci, ikinci, üçüncü faz sonuçlarını gösteren raporları istemişler miydi? Yoksa genetik aşı üreten şirketlerin İnternet sitelerindeki açıklamalarını yeterli mi gördüler? Bir akademisyen, konunun tarafı olan, aşı satarak para kazanan şirketlerin basın açıklamalarını "bilim" diye kabul eder mi?
Türk milletini kobay yaptılar, hâlâ konuşuyorlar!
NOT: Burada çelişkiye dikkat çekiyorum yoksa ben virologların "koronavirüslerin aşısı olmaz" görüşüne katılıyorum.