Şeytanın iğvâsı: Etnisite!

Başbakan Recep T. Erdoğan, etnisiteyi kutsamak için “Türk”ü yok saymayı göze almıştır. “Ana dilde savunma” kanunu çıkarmak bir ihtiyaçtan doğmamıştır. Türkçe bilmeyen kim olursa olsun mahkemelerde tercüman vasıtasıyla ifade verir. “Ana dilde savunma” kanunu ülkeyi ayrıştırmaya giden yolun en önemli ikinci menzilidir. “Birinci ne” diyeceksiniz... Birincisi PKK’nın kurulmasıdır! PKK kurulduğu için ve 30 yıldır bu millete kan kusturduğu için bölünmenin en müşahhas adımı atılmıştır. Seçmeli ders meselesi talî kalır; “ana dilde savunma”nın mütemmim cüzüdür. Böyle bir kanunun çıkarılması doğrudan doğruya anayasa suçudur. Zaten Recep T. Erdoğan PKK’nın dillendirdiklerinin hepsini Anayasa’yı dolanarak yerine getiriyor.
Cumhurbaşkanı, kanunu daha tasdik etmeden, mahkemelerde uygulama başlamıştır. Önceki gün, KCK/PKK’lılar Van Adliyesi’nde, önceki ısrarlarını sürdürmüşler ve mahallî dille savunma yapacaklarını söylemişler, mahkeme heyeti de bunu kabul etmiştir. Hani kendisini yeteri kadar Türkçe ifade edemeyenler anadan öğrendikleri dille savunma yapacaklardı? Hâlbuki savunma yapanlar, Türkçeyi mahallî dilden çok daha iyi kullanıyorlar. Tercümanlığı da sanıkların avukatı yapmış!

***


R. T. Erdoğan’ın “asabiyet” meselesini getirip şeytana bağlaması boşuna değil! Burada dini öne çıkararak halkın bölünmeye karşı öfkesini dindirmek... Kalabalıklara “İslâm”, “Allah”, “Peygamber” deyince akan sular durur. Gerçekten anlattıklarının dinde yeri var mı? Gerçekten verdiği misaller uyumlu mu? Buna bakmaz insanlarımız. Kalabalığın şuuru ferdin şuurundan çok geridedir. Bir söz kıvılcım olur ateşi harlatır; bir söz teskin eder, yangını söndürür.
R. T. Erdoğan’ın ırkçılığa bağladığı bir sözü var ki halk deyişiyle söylersek tam “kelalâka”! Geçen grup toplantısında, biliyorsunuz, “Asabiyet şeytandandır” dedi, birileri asabiyeti, sinirlilikle karıştırmış, ona sonra geleceğim, önce R. T. Erdoğan’ın sözlerini tekrar vermeliyim:
“Kur’ân-ı Kerîm’de bütün ayrıntılarıyla izah edilen son derece ibretlik bir vakadır, Allah melekle Âdem’e secde edin dediğinde bütün melekler bildiğiniz gibi secde ettiler, ama şeytan secde etmedi, çünkü o çok kibirliydi ve kibirlendi. Şeytan, ben Âdem’den hayırlıyım, beni ateşten yarattın, onu ise çamurdan dedi. İşte ırkçılık budur ve böyle başlamıştır ve böyle gidiyor. Irkçılık asabiyet, asabiyet ise şeytandandır. Irkını, kavmini, kafatasını övmek, onunla böbürlenmek, diğerlerini, diğer yaratılanları aşağılamak şeytandandır.”
“Âdem-şeytan”, “çamur-ateş”, “asabiyet”le nasıl karşılaştırılabilir? Ve “asabiyet” nasıl ırkçılık görülebilir! Çok çok önemli bir husus eğer R. T. Erdoğan’ın teşbihlerini esas alırsak İbn Haldun Üstadımın “asabiyet teorisi” tümden çöker! Mümkün mü?!
Önceki gün, Peygamber Efendimizin Kureyş’ten olduğunu ve İbn Haldun’un Hz. Peygamber’in güçlü bir kabileden çıktığını belirttiğini yazmış; çok kısa “asabiyet teorisi”ni vermiştim.
Asabiyet “ırkçılık” değildir! Erdoğan, danışmanlarının yazdığı metni belki önce okuyup üzerinde durma fırsatı bulamamıştır. Belki asabiyetsiz “millet” olamayacağı bilgisi eksiktir!
İbn Haldun’un şu sözleri hiçbir tartışmaya meydan bırakmıyor:
“Kureyş üstün kuvvetiyle halktan dilediğini yaptırmaya muktedir olduğu için başkalarının onlara aykırı hareket edeceğinden, cemiyeti dağılacağından korkulmaz. Çünkü bu gibi bir kımıldama meydana geldiği takdirde Kureyş bunu bastırmak kudretindedir. İşte bundan dolayı halifenin onlardan olması şart koşulmuştur. Bunlar kudretli bir asabiyet sahibi oldukları için onların devletin başında bulunmalarıyla milletin düzeni mükemmel olacaktır. Aralarındaki birliğin düzeni sağlam olmakla bütün Mudar boyları bir araya toplanacak, bunun bir sonucu olarak bütün Araplar onlara boyun eğecek, Araplar arasındaki bu birlik sayesinde diğer milletler din ve milletin hükümlerine uyacaklar.
(...) Biz Şâri’in [Hak Taâlâ] hükümleri yalnız bir millet ve bir asır ve herhangi bir ümmet için koymamış olduğunu biliyoruz. Bu şartların her birinden maksat, iktidar gücü bulunduğunu anlıyor, bütün bu şartları iktidara hamlederek halifelik için Kureyş’ten olmanın şart koşulmasının sebebinin Kureyş’te asabiyet, yani devleti korumak için gereken kudretin bulunmasından ileri gelmiş olduğunu biliyoruz.”
İbn Haldun’un anlattıkları Türkiye’ye o kadar uygun ki... Asıl asabiyet kimde? Büyük aile Mudar’dır. Mudar’ın en güçlü kolu Kureyş’tir. Kureyş de bütün alt birimleri bünyesinde topluyor ve asabî birlik sağlıyor. Bu birlik sayesinde güçlü bir icraî kuvvet ortaya çıkarıyor. Halifeler asabî destek almak için Kureyş içinden çıkıyor. Türkiye’de Mudar kim, Kureyş kim, alt dallar hangileri? Hemen anladınız!

***


Erdoğan, konuşmasında “Irkını, kavmini, kafatasını övmek...” diye sıralıyor. Türkiye’de kastettiği gibi ırkçı, kafatasçı var mı? Var olduğuna inanıyor ki, bu sözleri söylüyor. Kendisi etnisiteleri kutsadığına, her fırsatta 36 rakamını dile getirdiğine göre, yukarıdaki sözleriyle Türkiye’de yaşayan herkesi “Türk” gören Milliyetçi Hareket’i mi kastediyor? Belli ki öyle.
Şeytan vesvese verir... Birliği bozmak için, kimilerinin aklına 36 grup sokar; kimilerine etnisiteleri kutsattırır. Şeytanın iğvâsından Allah’a sığınırım!

Yazarın Diğer Yazıları