Şeker fetvası!

Türkiye Ziraat Odaları Birliği Genel Başkanı Şemsi Bayraktar, Şubat ayı üretici-market fiyatları ve 14 şeker fabrikasının satılmasıyla ilgili bir basın toplantısı yaptı.

Toplantının sonunda bir gazeteci, Maliye Bakanı Naci Ağbal'ın memleketi olan Bayburt'ta şekerin "kıtlama" olarak tüketildiğini hatırlatınca Bayraktar, "Bu kıtlama ne olacak, damak tadı olmuş artık. Kıtlama dışında başka bir şekerle çayı içmeleri mümkün değil, sıvı şekerle olmaz." diye cevap verdi.

Bilindiği gibi başta Erzurum, Erzincan ve Kars olmak üzere Doğu Anadolu'da çay, kıtlama şekerle içilir.

***

Kıtlamanın ilginç bir hikâyesi var. Ana kaynağını tespit edemedim ama hikâye şöyle:

Eskiden İran'da çay içilirken tatlandırıcı olarak üzüm veya hurma kullanılırmış. İngilizler, İran'a şeker satmayı denemişler ama üzüm ve hurma alışkanlığı yüzünden başarılı olamamışlar. Hemen İranlı mollalarla temasa geçip bu sıkıntıyı aşmaları için bir fetva ricasında bulunmuşlar. Karşılığında da kârın yüzde 10'unu teklif etmişler. Mollalar, "Allah'ın gözde nimetleri olan hurma ve üzümün çaya katılması mekruhtur." diye fetva çıkarmış. Ve İranlılar çaya şeker katmaya başlamış. İşler rayına girdikten bir süre sonra da İngilizler yüzde 10 ödemeyi kesmişler. Mollalar da cevaben "Gavur icadı şekeri çaya katmak caiz değildir." fetvasını çıkartmışlar. Halk şekeri anında terk etmiş, hatta ellerinde olanları sokağa dökmüş.

İngilizler yaptıklarından pişman olunca mollalarla yeniden anlaşmış. Üçüncü fetva şöyle çıkmış: "Şekeri çaya batıracak ve böylece gavur icadı şekere, boy abdesti aldıracaksınız.'

***

Türkiye'nin ürettiği pancar şekeri yerine, doğrudan kansere sebep olan, genetiğiyle oynanmış mısırdan elde edilen Amerikan şurubu kullanılması için ilk fetvayı Turgut Özal, ikincisini Bülent Ecevit, üçüncüsünü Tayyip Erdoğan verdi. Her fetvada, Amerikan şurubunun Türkiye piyasasındaki kotası yükseltildi. Fetva verilmesini rica edenler doğrudan ABD başkanları veya ticaret bakanları idi.

Tabii burada fetvayı dini anlamda değil, "yasa" veya "kararname" anlamında kullanıyorum...

Derken, Maliye Bakanı Naci Ağbal'ın 2006 yılındaki şeker fabrikalarının satılamayacağına dair açıklamalarından epey sonra ABD Dışişleri Bakanı Tillerson Ankara'ya geldi. Bir şeker fetvası da onun rica ettiği tahmin ediliyor. Zira, resmi kayıt tutulmayan görüşmeden hemen sonra 14 şeker fabrikası satışa çıkarıldı!

***

Bayraktar, özetle diyor ki, "Şeker pancarı tarımı ve şeker üretimi 1926 yılından bu yana ülkemiz tarımının vazgeçilmezidir.

Özelleştirilecek 14 fabrika, 1575 köyden pancar alımı yapmaktadır. Bu fabrikalar 1,25 milyon dekar alanda üretim yapan 47 bin 758 çiftçimizden pancar alımı yapmaktadır.

Yine bu 14 fabrikada, 4 binin üzerinde çalışanla, 7 milyon ton şeker pancarı işlenmekte ve 947 bin ton şeker, 322 bin melas, 2 milyon 74 bin ton yaş küspe üretilmektedir.

Halen 2 milyon 504 bin ton A ve B pancar şekeri kotası, 265 bin ton nişasta bazlı şeker kotası bulunmaktadır.

Ancak merdiven altı üretim de dikkate alındığında nişasta bazlı şeker üretiminin fiiliyatta daha da fazla olduğu tahmin edilmektedir.

Şeker stratejik bir üründür.

Dışa bağımlı olunacak bir ürün değildir.

Yerli üretimi korumaktan başka çare de yoktur.

Cargill gibi yabancı şirketlerin inisiyatifine, tekeline bırakılacak bir ürün değildir."

***

Artık karar pancar üreticisinin ve çayı kıtlama şekerle içenlerin! Bakalım Tillerson'un sipariş ettiği sanılan fetvayı oylarıyla da kabul edecekler mi?

Yazarın Diğer Yazıları