Propaganda Savaşları: Rusya ve ABD Medyasının Küresel Mücadelesi
Son yıllarda dünya sahnesinde bilgi ve medya savaşlarının artarak yoğunlaştığına tanık oluyoruz.
Teknoloji ve iletişim araçlarının hızla gelişmesiyle birlikte, medya artık sadece bilgi aktaran bir araç değil, devletlerin de küresel çıkarlarını savundukları bir cephe haline geldi.
Bu çerçevede, ABD ve Rusya arasında süregelen propaganda savaşları, iki ülkenin medya araçlarını birbirlerine karşı kullanma çabalarının en somut örneklerinden biri olarak dikkat çekiyor.
ABD Dışişleri Bakanı Antony Blinken’in Rusya devlet kanalı RT'ye yönelik son yaptırımları ve suçlamaları bu mücadelenin bir yansımasıdır.
Blinken, RT'yi sadece bir medya kuruluşu olarak değil, Rusya’nın istihbarat ve dezenformasyon aygıtının bir parçası olarak nitelendirirken, ABD ve müttefiklerinin, RT’nin küresel çapta Rus çıkarlarını destekleyen etkili bir propaganda aracı olduğunu vurguluyor.
Ama burada dikkat çekici olan, RT’nin ABD tarafından kendisine rakip olarak görülmesi ve bu mücadelenin aslında tek taraflı olmadığı gerçeğidir.
ABD de kendi medya gücünü kullanarak dünya genelinde kendi siyasi ve ekonomik çıkarlarını savunmaya çalışıyor.
Peki, küresel propaganda savaşlarında kazanan kim olacak?
Ya da bu savaş uluslararası ilişkilerde nasıl bir rol oynuyor?
ABD ve Rusya: Medya Üzerinden Yürütülen Küresel Mücadele
Propaganda tarih boyunca devletlerin çıkarlarını savunmak, halkın algılarını şekillendirmek ve uluslararası kamuoyunu etkilemek için kullandıkları en güçlü araçlardan biri olmuştur.
Soğuk Savaş döneminde, ABD ve Sovyetler Birliği arasında yaşanan ideolojik mücadelenin önemli bir kısmı da propaganda üzerinden yürütülmüştü.
O dönemde iki süper güç (!) kendi ideolojilerini dünyaya yaymak ve rakiplerinin etkisini azaltmak amacıyla medya araçlarını etkin bir şekilde kullandı.
Günümüzde bu savaş, Sovyetler Birliği’nin yerini alan Rusya ile ABD arasında devam ediyor.
Ancak artık mücadele yalnızca ideolojik bir boyut taşımıyor; uluslararası politikaların şekillendirilmesi, ekonomik çıkarların korunması ve toplumlar arasındaki kutuplaşmanın derinleştirilmesi gibi çok daha karmaşık bir hâl aldı.
RT, bu mücadelenin Rusya cephesindeki en önemli araçlarından biri olarak karşımıza çıkıyor.
ABD de boş durmuyor. Amerikan medyası, özellikle CNN, ve The New York Times gibi büyük medya kuruluşları dünya genelinde ABD’nin çıkarlarını savunmak ve Amerikan politikasını meşrulaştırmak amacıyla benzer bir misyon üstlenmiş durumda.
RT: Rusya’nın Propaganda Silahı mı?
RT’nin (Russia Today) ABD ve müttefikleri tarafından hedef alınmasının temelinde bu medya kuruluşunun sadece bir haber kanalı olmaktan çok, Rusya’nın küresel propaganda stratejisinin bir parçası olması yatıyor.
RT, 2005 yılında kurulmuş ve o günden bu yana Batı medyasına karşı alternatif bir bakış açısı sunmaya çalışmıştır.
Ancak bu alternatif bakış açısı, ABD ve Batı dünyası tarafından, “Rusya’nın çıkarlarını savunan dezenformasyon” olarak nitelendirilmektedir.
RT, başta ABD olmak üzere Batı ülkelerinde Rusya yanlısı politikaları desteklemekle, toplumu kutuplaştırmakla ve seçim süreçlerine müdahale etmekle suçlanıyor.
ABD Dışişleri Bakanı Antony Blinken’in yaptığı açıklamalar da bu iddiaları güçlendiren bir niteliğe sahip.
Blinken, RT’nin sadece bir haber kanalı olmadığını, aynı zamanda Rus istihbaratının ve dezenformasyon faaliyetlerinin bir parçası olduğunu iddia ediyor.
Bu bağlamda RT’nin Ukrayna’da savaşan Rus askerleri için askeri malzeme sağlamak amacıyla bağış kampanyaları düzenlediği, siber yeteneklere sahip olduğu ve gizli etki operasyonları yürüttüğü suçlamaları medya savaşlarının ne kadar derin ve karmaşık olduğunu gösteriyor.
Ancak RT’nin savunucuları suçlamaların gerçek dışı olduğunu ve Batı medyasının alternatif sesleri susturmak için yaptığı bir karalama kampanyası olduğunu iddia ediyorlar.
RT'nin ermeni asıllı Genel Yayın Yönetmeni Margarita Simonyan, Batı’nın RT'yi susturmaya çalıştığını, çünkü kanalın Batı’nın anlatısını sorgulayan ve eleştiren bir medya organı olduğunu savunuyor.
Bu bağlamda, RT'nin kendini Batı medyasına karşı “bağımsız ve alternatif (!)” bir ses olarak konumlandırdığını söylemek mümkün.
ABD Medyası ve Propaganda: Çift Taraflı Bir Oyun
Propaganda savaşlarının en ilginç yanlarından biri de bu savaşın yalnızca bir tarafla sınırlı olmaması.
ABD, RT’yi dezenformasyon ve propaganda ile suçlarken, kendisi de benzer araçlar ve yöntemlerle küresel kamuoyunu etkilemeye çalışıyor.
Amerikan medyası özellikle Soğuk Savaş döneminden bu yana dünya genelinde Amerikan çıkarlarını savunan ve ABD’nin küresel hegemonyasını meşrulaştıran bir misyon üstlenmiştir.
CNN, The New York Times, Washington Post gibi büyük medya kuruluşları uluslararası arenada etkili haber ağlarına sahip olup, ABD’nin dış politikasını destekleyen ve Batı yanlısı bir perspektif sunan yayınlar yapmaktadır.
ABD, bu medya gücünü kullanarak sadece kendi halkını değil, dünya genelindeki kitleleri de etkilemeye çalışıyor.
Özellikle Ortadoğu, Latin Amerika ve Afrika gibi bölgelerde, Amerikan medyası üzerinden yayılan haber ve analizler bu ülkelerdeki halkların algılarını şekillendirmekte ve ABD yanlısı politikaların desteklenmesine hizmet etmektedir.
Bunun en somut örneği, ABD’nin Irak ve Afganistan işgalleri sırasında medyanın oynadığı roldür.
Amerikan medyası işgalleri haklı göstermek ve Amerikan halkının desteğini kazanmak için yoğun bir propaganda kampanyası yürütmüştür.
Küresel Propaganda Savaşlarının Geleceği
RT ve Amerikan medyası arasındaki mücadele küresel medya savaşlarının sadece bir parçası.
Bilgi çağında yaşıyoruz ve bu çağda medya en güçlü silahlardan biri haline gelmiş durumda.
Fakat medya savaşları yalnızca ülkeler arasında değil, toplumlar içerisinde de derin yarılmalara yol açıyor.
Dezenformasyonun bu kadar yaygın olduğu bir dönemde kitlelerin doğru bilgiye ulaşması her zamankinden daha zor ve propaganda savaşlarının etkisini daha da artırıyor.
ABD ve Rusya arasındaki medya mücadelesinin nereye evrileceği belirsiz.
Ama şurası kesin ki medya üzerindeki bu savaş dünya siyaseti üzerinde ciddi etkiler bırakacak.
Toplumlar arasındaki kutuplaşma derinleşmeye devam ettikçe medyanın tarafsızlığı ve güvenilirliği de giderek daha fazla sorgulanacak.
Bilgi çağında medya araçları hem halkların bilgilendirilmesi hem de manipüle edilmesi için kullanılmaya devam edecek.
Ünlü düşünür Recep İvedik’in de dediği gibi, “ekinler baş vermeden kör buzağı topallamazmış.”