Profesör hepimizi öldürecek...
Allah akıl versin diyeceğim ama Allah aklı zaten vermiş ve bu adam, Allah'ın verdiği aklı siyasetin kölesi haline getirmiş.
Demokrasiyi özümseyememiş.
Siyasi hareketleri ve rekabeti, iç savaşa dönüştürmeye hazır. Ve bu adam profesör...
"Bu spekülasyonlar tamamen sunidir. Biz onun için her doğruyu her yerde söylemeyeceğiz. Kan ağlıyor içimiz. Ama bizim şayet aksi olursa gidecek hiçbir yerimiz yok. Ben onun için, umudum Kaf Dağı'nın arkası 25 Haziran'dır. Olmadı zaten, o zaman artık Belgrad Ormanı'nda ağacın dibinde, talim şeyimizi oraya gömdük. Çıkaracağız sokağa artık, 'Bismillahirrahmanirrahim' diyeceğiz..."
Gerekçesi belli.
Tayyip Erdoğan'a her kim oy vermiyorsa, "katli vaciptir" çünkü o her zaman haklıdır.
Muhalifleri ise, iç düşman..
Bu durumda eğer 25 Haziran'da kazanamazsa, Belgrad Ormanlarında sakladıkları silahları çıkaracaklar ve sokağa dalacaklar..
Artık önlerine kim çıktıysa.
Hepimizi öldürecekler...
Mavi, yeşil taş satarak, otları ezip süzerek halkın cebine uzandıktan sonra, güzel kazanan bu ilginç bilim adamı, tıpkı IŞİD kafasıyla hareket edecek ve demokrasinin öteki yarısını katletmeye başlayacak..
Tabii bunu yaparken de 'Bismillahirrahmanirrahim' demeyi unutmayacak. Çünkü, Allah'ı katliamına ortak edecek ve buradan meşruiyet kazanacak..
Öyle ya, AKP'yi sandıkta seçim yoluyla yenmek dış güçlere hizmet etmek demek.
Demek ki hazırlık yapıyorlarmış.
Ey profesör! Kendi halkını neden öldürüyorsun?.. Sana oyun eden, tuzak kuran senin halkın değil ki..
Dış güçler..
Gidip Batılıları öldürsene..
Olmaz..
O, bizi öldürecek..
Allah'ın dini, Hz. Peygamberin ölümünden sonra, siyasetin eline geçti. Ve tarih boyunca siyaset, Allah'ın dinini, kendilerini iktidarda tutacak bir araç olarak gördüler. Ve halen daha böyle görmeye devam ediyorlar.
Dikkat ediniz lütfen.. İçinde bulunduğumuz ortamda "biz ve ötekiler" anlayışının gerisinde aynı mantık var.
"Erdoğan düşmanları..."
Cümleye bak..
Erdoğan'a neden düşman olalım kardeşim. Olsak olsak siyasi rakip olabiliriz. Ki bu da olağan bir durumdur. Nitekim iktidarın yetersiz olduğu kanaatinde olanlar ile olmayanlar, iktidarı beğenenler ile beğenmeyenler yarışacaktır. İktidar, başarılarını anlatacak, muhalefet de bunu eleştirerek ne yapacağını anlatacaktır. 24 Haziran'da da sandığa giderek sonuç belirlenecektir.
Bunun adına demokratik yarış denir.
Elbette insanlar, seçme ve seçilme haklarını kullanacaklar. Bunu yaparken de yürürlükteki yasaların istediği şekilde davranacaklar. Kısaca, bir hukuk düzeni işliyor ve işleyecek.
Ama sen çıkıp: "Bu seçim, Allah dostları ile düşmanlarının mücadelesidir..." dersen ve olayı dine bağlarsan...
Ekonomiyi iyi yönetirken aklına dış güç gelmeyip, hatta "IMF'ye borç veriyoruz" diye hava atarken de tek kelime dış güçten söz etmezken, ekonomiyi batırınca bunu dış güce bağlarsan...
Seviyesini unutan bir profesör, seçimin bir siyasal hak ve hukuk düzeni olduğunu yok sayıp, silahları Belgrad Ormanlarına sakladığını söyleyerek, Türkiye'yi iç savaşla tehdit ederse, ekonomin de düzelmez, ülkede huzur da kalmaz, orada hukuk düzeninden de söz edilmez. İşte bunun için size TAMAM diyoruz..