PKK'lının babası
Bir babanın feryadı... Kızını PKK'lılar kandırıp eline silâh veriyorlar. Kız Diyarbakır Sur'daki çatışmada ölüyor. Emniyet babaya haber veriyor, kızınızın cenazesini alın diye. Baba çok öfkeli. PKK'yı yerden yere vuruyor:
"Bunun Kürt davası olduğuna inanmıyorum. Kızımdan kaç ay haber alamadık. Sonra örgüt tarafından kandırılarak götürüldüğünü öğrendik. Her şey belli ve ortada. Ne kadar gerçekçi oldukları da ortada. Ben Kürdüm. Türkiye Cumhuriyeti vatandaşıyım. Bundan gurur duyuyorum. Ben terör örgütüne de karşıyım. Başıma geldi, başkasının başına gelmesin. Benim canım yandı, başkasının canı yanmasın. Herkes bu oyuna karşı uyanık olsun ve safını belli etsin. Bu çocukları kandırıp götürüyorlar. Hepsi 15 ile 20 yaşındaki çocuklar. Dedem Rus Savaşı'nda 7 yıl evine gelmemiş. Çanakkale'de de atalarımız omuz omuza savaşmış. Türkiye hepimize yeter..."
Analar babalar, "Çözüm/çözülme" döneminde, Diyarbakır Belediyesi önünde toplanmışlar, PKK'nın evlatlarını vermesini istiyorlardı. PKK krallık kurmuştu. Valiler, kaymakamlar, âdeta, bir PKK'lıyla karşılaşsa selâm vermesi gerektiği hissine kapılıyordu. Ankara-İmralı hattında ise yarenlik ediliyordu. Hatta Reis, A. Öcalan'a HDP/PKK'lılara haber gönderiyor, "Söylesin Cemil'e bana meydan okumasın." diyebiliyordu.
Önce sokakları PKK'ya teslim edin. Devleti kurdurun, sonra, işler ters gidince, "Yok edeceğiz, kökünü kazıyacağız..." deyin! Her gün şehit, her gün anaların babaların asumanı kaplayan feryadı...
Ya "çözüm/çözülme"de yavrularını akbabalara kaptıranlar?.. Yukarıda babanın sözlerini okudunuz. Onlara yüreğiniz yanmaz mı? PKK'lının babası diye geçiştiremezsiniz. O çocuk, PKK olmadan önce bir evlât. Baba onu kandıranlara lanet okuyor.
Arkadaşım Sabri'nin dayısının kızı 15 yıl önce PKK'ya katılmıştı. Kız, Hacettepe biyokimyayı bitiriyor. Beş dil öğrenmiş. İtalya'da doktora yapacağını söylüyor. Ailesi her türlü imkânı hazırlıyor. Çocuk uçağa biniyor, Roma'ya iniyor, sonra aynı uçakla Türkiye'ye dönüp Güneydoğu sınırımızdan kaçak yolla Kandil'e gidiyor. Baba kızını defterden siliyor. Ama ana işte... Peşine düşüyor. Kendi kardeşini alıp Diyarbakır'a gidiyor kaç defa. Çalmadık kapı bırakmıyor. Hatta kızın dayısı Kandil'e kadar çıkıyor. Onu götüren PKK'lılar dayının cebindeki 400 doları da gasp ediyorlar, üstelik kızla da görüştürmüyorlar.
Kızın adı Serhan. Osman Baydemir'in bu ismi hatırlaması lâzım. Çünkü ta zamanında ona evlenme teklif etmiş. Kızın ailesinden bana gelen bilgi böyle.
Kız grup komutanı olarak Suriye'ye geçiyor. 9 arkadaşıyla mayına basıp ölüyor. Cenaze Kızıltepe'de teslim alınıyor.
Eski Yerköy Ülkü Ocakları başkanlarındandı Sabri. Defin sırasında oradaymış.
Orijin Kürt... Biri Ülkü Ocakları'nda başkan, biri PKK'da komutan!
Acılı baba yukarıda ne diyor: "Herkes safını belli etsin." Bir oradan bir buradan konuşamazsınız. Ülke ateş içinde. Herkes durduğu yeri belirlemelidir.
Devlet de üzerine düşeni yapmalıdır. Dokunulmazlıklar sulandırılmamalıdır. PKK bildirisi yayınlayan akademisyenlerin soruşturulması bitirilmelidir.