PKK tezlerini savunan gazeteciler 'örgütlü'mü?
Sol liberal ve Neo-İslâmcılar (bir kısmı) ayakta... Eski Marksistlerden yeni PKK sempatizanı Büşra Ersanlı ve yayıncı Ragıp Zarakolu (“68’li” diye “güzelleme” çekiyorlar) için ayaktalar.
Polis (veya MİT, dolayısıyla hükûmet) de karşı atakta... Ağızları kapatmak için bunların telefon konuşmalarını “servis” ediyorlar.
Hiç aklınıza gelir miydi! Eskidan olsa bu tür “servis” başta Hürriyet olmak üzere paralel sol-kozmopolit gazetelere yapılırdı. Yeni dönemdeyiz... “Star”, “Yeni Şafak”, “Akit”, “Bugün”, “Sabah” gibi gazetelere haber geçiliyor.
Bu “servisler”in benim için bir mahzuru yok! Ayrıntıları öğreniyoruz böylece.
Son “servis” “Akit” gazetesine. Gazetenin Ankara temsilcisi Yener Dönmez “büyük av” yakalamış. BDP/KCK/PKK Parti Meclisi üyesi Prof. Dr. Büşra Ersanlı ve “PKK davası” nın yılmaz savunucusu, BDP/KCK/PKK seçim otobüslerinin muzaffer selâmcısı Doç. Dr. Nuray Mert’in telefon konuşmaları yayınlandı.
***
“PKK davası” nın gözü kapalı müdafilerinin muhâveresini tahlil edeceğim. Önce zihnimdeki bir sorunun cevabını birlikte arayalım, diyorum.
Mezkûr isimler ve başkaları “PKK davası” nı “demokrasi davası” göstermek için canla başla çalışıyorlar. “Ölesiye müdafaa”ya özellikle kadın yazarlar öncülük ediyorlar. İsimlerini Hürriyet’ten Ahmet Hakan seçimden önce açıklamıştı. Şu gazeteciler: Ece Temelkuran, Aslı Aydıntaşbaş ve Bengladeşli Amberin Zaman... Ahmet Hakan’ın ifadesi aynen şöyle: “İçinde Kürt coşkusu taşıyan gazeteciler.” Demek istediği bir etnik grup sevgisi değil. Bu sevgi “insan” olan herkese mahsustur, onlar PKK’nın tezlerini işleyen gazeteciler. A. Hakan bir eksiğiyle söylemişti, ki asıl “coşkunun anası” o: Nuray Mert. “Yakın” arkadaşı olunca kıyamadı herhâlde, deyip geçeceğim ama geçemiyorum.
Bunların yanında “babalar” var... Hasan Cemal, Cengiz Çandar, Oral Çalışlar gibi... Daha birçok isim sayılabilir. Bu isimleri herkes telaffuz ettiği için yazıyorum.
Israrla aynı “coşku”yu yaşayan bu insanlar, örgüt yönlendirmesiyle mi yazıyorlar yoksa?! Çok da pervasızlar. Dediklerinden bir santim dönmüyorlar. Uyuşturu yutturulup asker üzerine gönderilen PKK militanları gibiler... Ölümüne “nefret” saçıyorlar, ölümüne PKK’nın tezlerini dillendiriyorlar.
Bunlar ve bunlar gibilerinin örgütlü olup olmadıklarına Büşra Ersanlı ile Nuray Mert’in telefon muhâveresinin satır aralarını okuduktan sonra siz karar verin:
Akit’ten Yener Dönmez, B. Ersanlı’nın BDP/KCK/PKK’nın “şehir kampı” nda verdiği derslerde “PKK, terörist listesinden çıkmalı” ve “Kürt devleti kurulması için şartlar uygun” dediğini yazmış.
***
PKK, 14 Temmuz 2011 günü, Silvan’da 13 askeri şehit etmiş, TSK, PKK’lılara hava harekâtı düzenlemişti. Basına sızdırılanlara bakılırsa, B. Ersanlı ile N. Mert bir gün sonra telefonlaşıyorlar. Hal-hatır sorulduktan sonra:
N. Mert: (...) Çok da can sıkıcı şeyler oldu ya. Bütün tadım kaçtı yani zaten yoktu, çok sinirliyim.
B. Ersanlı: Evet yani. Yani şimdi bombalandı diyorlar.
N. Mert: Bir sürü şey diyorlar. Bir de yani öyle bir şey var ki tam bir savaş dili hâkim öyle değil mi?
B. Ersanlı: Evet evet. Ama bırakmıyor. Yani şey aslında çok ilkel bir sidik yarışı hâlinde.
N. Mert: Ya evet ama çok korkunç ya.
B. Ersanlı: Çok korkunç evet.
N. Mert: Gittikçe korkunçlaşacak diyorum.
B. Ersanlı: Ama bırakmıyor şey horozlanmaya devam ediyor AKP bırakmıyor peşini.
N. Mert: Ama hep o kafa dolu zaten hiçbir zaman değişmediler ki. Ya onlar da böyle.
B. Ersanlı: Ama yani bu kadar ciddiyet insan ölüyor ya.
N. Mert: Yok Tansu Çiller. Tansu Çiller kafasında.
***
İki kafadar, 13 askerin şehadetiyle ilgili bir şey söylemiyorlar. Silâhlı Kuvvetlerin havadan PKK’yı bombalamasına fena bozulmuşlar. Nuray Mert, Büşra Ersanlı’dan daha atak konuşuyor. Tam “Karayılan” ağzı...
Bunların “demokratlığı” ndan bahsetmek mümkün mü?! “Bizimkileri bombalıyorlar, içim yanıyor” modundalar!
Ben, bu telefon konuşmasından sonra PKK tezlerini dillendirenlerin “örgütlü” olduklarına artık kesinkes inanmaya başladım, ya siz?
***
(İçinizi kararttım. Bugün biraz olsun yüzümüz gülsün. Bayramınızı kutluyorum.)