PKK bastırdıkça alıyor
Halistin Kukul, şair, yazar, öğretim üyesidir. Türkçe sevdalısıdır. Eğitimde “Türkçe” nin nasıl kısırlaştırıldığını, nasıl “Türkçe” dışında bir “Türkçe”ye gittiğini görüyor ve o da benim gibi kahroluyor.
Sağlam dil, sağlam fikirdir.
Türkçe elden giderken, şimdi karşımıza “mahallî diller ve lehçeler” çıkardılar.
Devleti yönetenlerin birinci vazifesi, devletin dilini, en ücra köşelerde konuşturmaktır.
Türkçe herkesin konuşup, okuyup yazdığı dil değilse, başka dilleri ve lehçeleri “resmî” kanallardan öğretmen kime ne kazandıracak?
Bu dilleri ve lehçeleri öğrenenler, bu diller ve lehçelerle ne yapacaklar? Neyi ispat edecekler?
Ak Parti Hükûmetinin resmiyette “mahallî diller ve lehçeler” i seçmeli ders yapması, aslında bir mahallî dile müncerdir ve bu da PKK isteğinin karşılanmasıdır. Açıkçası PKK’yı daha azgınlaştırmaktır.
Yaşayan görür!
Açıklamak bile fazla ama yine bilmenizi isterim: “Var olan” hiçbir şey yok sayılamaz. Türkiye’mizde mahallî diller vardır ve yaygın konuşulmaktadır.
“Kürtçe” deyip duruyorlar ama Gürcüceyi unutuyorlar. Türkiye’de Gürcülerin sesi çıkmıyor (çıkıyor da ben mi duymuyorum!). Önemli bir sayıları olduğunu bilmeniz gerekir. Gürcüce üstelik işlenmiş ve tarihî vetiresi olan bir dildir.
Çerkezler diyoruz; onların bin bir kolu var. Arnavutları unutuyorsunuz... Onlar da büyük bir kitle... Boşnaklar keza öyle...
Herkes kendisini bilsin, herkes kendisini yaşasın ve isterse devlet onlara her türlü “kültür” faaliyetlerinde destek olsun...
Daha ilerisi “maksat” ve “hedef” i farklılaştırır; ayrışmaya götürür. Hiçbir ülke böyle ayrışmayı kabul etmeyeceği gibi, “Türk devleti” de kabul etmez.
“Seçmeli ders” meselesi kararı bir “hakk” ın teslimi değildir; siyasî bir hareketin tazyikine boyun eğmedir.
Bu uygulama pratikte hiçbir şey getirmeyecek, kimsenin gönlünü hoşnut etmeyecek, büyük bir ayırıma, büyük bir yıkıma yol açacaktır. Bu hükûmeti sırf bu uygulaması bile götürebilir.
Ayırım; giderek birbirine yan bakmayı, ilişkileri kesmeyi, kendi içine kapanmayı, düşmanlığı ve sonunda “kin”i getirir.
“Taraf” olduğum için bunları yazmıyorum... Ben de ilmî çalışmaların içinden geldim. Türkiye’de her alt kültürün, mahallî dilin enstitüsünün kurulmasını çok önceden teklif edenlerden biri de benim. Ama her şey ilmî çalışmalar yapıldıktan ve “gereklilik” ortaya konduktan sonra hayata geçirilmeliydi. Güneydoğu’daki bazı üniversitelerde “Kürtçe” bölümleri açılmış, “Kürt Enstitüsü” kurulmuş. Bunların hiçbiri ilmî araştırmalar sonunda “gereklilik” ortaya konarak yapılmış çalışmalar değildir. Tamamen siyasîdir. İleride, bu “arizî” hükûmet gidip taşlar yerli yerine oturunca şartlar değişecek “akıl” galip gelecektir.
Halistin Kukul Hoca’nınTürkçe hassasiyeti üzerinde duracaktım. Başka yazıya...