Oyları çalma yasasına karşı ne yapılabilir?
AKP ile MHP'nin ortaklaşa sunduğu, "Cumhur ittifakı" adlı yasa teklifi, TBMM Anayasa Alt Komisyonu'nda 5 saatlik görüşmenin ardından AKP ve MHP'li milletvekillerinin oylarıyla "noktasına-virgülüne dokunulmadan" kabul edildi.
Alt Komisyon'da CHP'yi temsil eden Ankara Milletvekili Dr. Murat Emir ile Kocaeli Milletvekili Fatma Kaplan Hürriyet, teklife muhalefet şerhi koydu.
Tabii bu durumda da "Atı alan Üsküdar'ı geçti" denilebilir!
Bu söz, "atı çalan, karşıya geçtikten sonra ne yapabilirsin?" anlamına gelir.
Burada da benzer bir durum var. Muhalefet şerhi, hazırlanan teklifin hukuken gayrimeşru olduğunu ortaya koyuyor ama teklifin gayrimeşruluğunu tescil etme yetkisi olan Anayasa Mahkemesi'ni de dinleyen yok, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi bu işlere karışmıyor. O halde ne yapmak gerekir?
***
Mühürsüz oyları meşru saymak, sandıkları taşımak, seçmenleri dağıtmak gibi yöntemlerle oyların çalınmasını kolaylaştırmak için yasa hazırlanıyor ama iç hukuk ve uluslararası hukuk kurumları buna seyirci kalıyor.
Bu köşeye sığmayacak şerh yazısında "Teklif yasalaşırsa, yüz bin oy alan bir parti 'ittifak' yaptığı durumda Meclis'te temsil elde edilebilecek, ama beş milyon oy alan bir parti Meclis dışında kalabilecektir. Bu durum eşitlik ve temsilde adalet ilkesine açıkça aykırıdır." deniliyor.
Bir başka cümle şöyle:
"Sandıkların birleştirilerek taşınması, mühürsüz zarfların geçerli sayılması, sandıklara güvenlik güçlerinin müdahalesi ve seyyar sandığın yasal düzenlemeye bağlanması Türkiye'de yeni bir sopalı seçimin önünü açacak düzenlemelerdir."
***
Bir kişiyi başkan seçtirmek için hukuka aykırı yasa çıkarmak iki yolla aşılabilir. Birincisi, halkın Anayasa'dan kaynaklanan direnme hakkını kullanmasını sağlamaktır. Bu hakkın kullanılabilmesi, Ana Muhalefet Partisinin öncülük etmesine bağlıdır. CHP, bu yola girmeyeceğini, Cumhurbaşkanlığı sistemiyle ilgili referandumdaki mühürsüz oy skandalına karşı sokağa çıkmamak suretiyle göstermiştir. Haklı gerekçeleri de vardı tabii. Kemal Kılıçdaroğlu, silâhlı grupların müdahalesi sonucu iç çatışma çıkabileceğini, kan dökülmesinden endişe ettiği için bu yola başvurmadığını söyledi.
Üstelik bugün Türkiye, Afrin'de ciddi bir mücadelenin içindedir. Kendi geleceğini değil, ülkenin geleceğini düşünenler, böyle bir süreç içinde iç kargaşaya izin vermek istemez ama bundan da hukuk dışı yasayı hazırlayanlar yararlanır!
Birinci yol, çıkmaz sokak gibi görünüyor.
***
İkinci yol ise siyasi kumar oynayan iktidarın blöfünü görerek, aynı yöntemle yani ittifakla cevap vermektir. İktidar tarafı, uzun süreden beri CHP ve İYİ Parti'yi HDP ile ittifak yapacakmış gibi göstererek kendilerinin millî, muhalefetin gayrimillî olduğunu iddia ediyor. CHP ve İYİ Parti, HDP bir tarafa, doğrudan Abdullah Öcalan ve hatta Kandil dağındaki PKK ile her seçim öncesi ittifak yapanın kim olduğunu hemen her gün hatırlatmayı pek önemsemiyor. Oysa siyasi mücadelenin en önemli dayanaklarından biri bu gerçeklerdir. Üstelik, Abdullah Öcalan'dan Selahattin Demirtaş'a yazılmış, "referandumda evet deyin" içerikli bir mektup taşıyan kişinin iktidarın bir bakanı olduğu da ortaya çıkmıştır.
CHP ve İYİ Parti'nin Saadet Partisi ile ilkeler ittifakı yapması ise meşru bir yoldur. Bu yöndeki ittifak, "seçimlerde hile yapma yasası" çıkarmaya çalışan iktidar kanadına vurulacak bir "Osmanlı tokadı" olabilir.
CHP ile İYİ Parti ve İYİ Parti ile Saadet Partisi arasındaki görüşmeler, Türkiye'nin kaderini belirleyecektir.