Okullarda yeni dönem ve din

Okullar açılmaya başlandı. Açılmaya başlandı diyorum. İlkokula yeni başlayacak minikler uyum için, dün ders başı yaptılar. Diğer sınıflar 9 Eylül’de açılacak.

Millî Eğitim Bakanlığı’nın Millî Eğitim’deki hamlesi çok tartışıldı. Kuşkular göğe çıktı desek yeridir.

Saray Hükûmeti’nin “Türkiye Yüzyılı Maarif Modeli”ni biliyorsunuz. 27 Nisan’da açıklanmıştı. 3 bin sayfa. Güya halkımız modelimizi görsün, incelesin, fikrini yazsın, ne diyecekse desin, diye bir hafta da süre vermişlerdi. İnsanlarımız öyle harı harıl çalıştılar ki, tam 67 bin 284 kişi görüşlerini yazdı. Tenkit mi ettiler, şu da eklensin mi dediler? Bir haftada 3 bin sayfayı kim nasıl okumuş, nasıl fikir sahibi olmuş bilemiyoruz! Herhâlde, içindekilere şöyle bir bıkmışlar, ucundan ucundan bir şeyler karalamışlardır.

Sanmıyorum ki, asıl bu meselelerle ilgililer raporlar yazsınlar. Hükûmetin belli bir hedefi var. 10 yıldır böyle bir model üzerinde çalışılıyormuş. Kimini bildiğimiz, kimini bilmediğimiz hedefler belirlenmiştir. Bu hedeflere ulaşabilmek için önce “maarif” tanzim edilmelidir, görüşüyle yürünmüşse, kendi belirledikleri kadrolarda, kendi görüşlerini tamamlamak için fikir almışlardır.

Şu açıklandı mı, farkında değilim... 67 bin kişinin yazdıklarını Millî Eğitim’den kaç kişilik ekip incelemiş, rapor hazırlamış, Saray’ın danışmanlar ordusunun önüne koymuştur?

Tenkit ve tavsiyelerden hangisi nazar-ı dikkate alınmış, “Bunlar hiç aklımıza gelmemişti... Tenkitler yerinde, tavsiyeler önemli” denmiştir?

***

İdeolojik sınırlar birbirlerine geçiş vermediği için, biri diğerini toptan yok sayıyor.

Şu var ki, din bahsi alabildiğine geniş tutulmuş. Bütün mektepler için geçerli modelde din bahsi niye geniş tutulur, anlamış değilim.

Öncelikle, imam hatip mektepleriyle diğerlerini iç içe geçirmeyecekseniz. İmam hatipler, diğer mekteplerle iç içe geçirilince karmaşa kaçınılmazdır.

Her defasında mesele açılınca yazarım. Sağlam bir dinî kültürümüzün olması şart. Ama... 12 yıllık ilk ve orta mektepte dinî metinleri esas alıp ilim ve kültür derslerini geriye bırakırsanız insanların düşünme, yorumlama, yol açma kapılarını kapatırsınız. Dinî muamelatın dışına çıkılmadan yeterli dinî bilgi verilmelidir sadece...

“Türkiye Yüzyılı Maarif Modeli”nde 4’üncü sınıftan 12’nci sınıfa kadar haftada 4 saat dinî eğitim verilmesinin bir mantığı var mı sizce?!

Dini bütün yetiştirecek, herkesi aynı yola geçireceğiz, özlenen hedefe varacak, halifeliği ihdas edeceğiz, diyorsanız yanılıyorsunuz.

Dinde zorlama yoktur. Bunu bilmeniz lâzım.

Halifelik çok tartışılmıştır. “Hak” olan bir mevki tartışır mı? Bu kadarını söyleyeyim.

***

İmam hatiplerin sınırları belirlenmelidir ve bu sınırların dışına çıkılmamalıdır. Böylece imam ve hatipler sadece yüzyıllar öncesinin ezberinde kalmayacak, dini çağın ışığında kavrayacak, asıl vazifeleri imamlık ve dinî hatiplik olan elemanlar yetiştirmenin yolu açılacaktır.

Biliyorum... Geçmişte imam hatip mekteplerinin aşağılanması, geride bırakılmak istenmesi, üniversite imtihanlarına girmek için lise mezunu şartı konması, iç kanatmış, yürek burkmuştur. Burkulan yürekler ister istemez intikam duygusunu körüklemiştir. İntikamla değil; akılla yürümeliyiz. Kur’ân-ı Kerîm’de aklı kullanmaya dair, ayetleri burada kaç defa hatırlattık

Yüzde 99’u Müslüman bir ülkedeyiz. İnsanlarımız dinî muamelatı bilmesi gerekir, demiyorum; kesin bilmesi gerekir diyorum.

Kur’ân-ı Kerîm’i önüne koyup “Oku bakiim!” demeyeceksin. Burada Diyanet hariçten devreye girmelidir. Kur’ân-ı Kerîm’i okumayı öğrenmek isteyen Diyanet’in kurslarına devam edebilirler. Biz de çocukluğumuzda yaz vaktinde gitmiştik, demeyeyim de uğramıştık. Birkaç ders gitmiş, sonra bırakmıştım.

Bir de Kur’ân’ı ezberletmeleri, türkü çığırır gibi okutmaları... Dinin neresinde var?

Hatırlatırım... Kur’ân-ı Kerîm başlangıçta da yazılarak derlenmiştir. Ezber değil; yazı esas alınmıştır.

***

Eğitim hangi Türkçeyle verilecek?

Ona da geleceğiz.

Yazarın Diğer Yazıları