Ocaklar ah Ocaklar!

Kol kırılır yen içinde kalır, demeyeceğim. Dün Ülkü Ocakları hakkında yazdım. Bir dokun bin ah işit misali... Şikâyetler akmaya başladı. Bir yerde bir arıza var; belli. Ülkü Ocakları’nı tümden mi kapatsak? Bu olamaz. Öyleyse ıslah şart...
Dün belirtmiştim; Ülkü Ocakları en “tepe” ye bağlı... “Tepe”nin ise kendisi dışında nelerin olup bittiğinden haberi yok. Kontrol yok, sistem yok... Ülkücülükten geçinenler “Ülkücü” diye bağra basılıyor. Güç gösterisi, “liyakat” görülüyor. İnancının erdemini öne çıkaran geriye çekilmiş.
Kelle koltukta gezildiği o dönemde, böyle şikâyetler olmamıştı. Mutlaka vardı ama “asıl hüviyet” baskındı ve “Ülkü Ocakları”ndan arka sağlamak isteyenler ezilip gidiyorlardı. Çevresine ışık saçan Ülkü Ocakları şubelerini bu anlattıklarımdan ayrı tutuyorum.
Bir sıkıntı MHP’nin gençlik kollarının olmaması... 12 Eylül öncesinde hem gençlik kolları vardı, hem Ülkü Ocakları...

***

Size sadece biri İstanbul’dan, biri yine Ankara’dan gelen iki mektubu vereceğim. Ancak öyle şeyler yazmışlar ki, kol kırılır yen içinde kalır, demeyeceğimi yazdım ama, bu kadarını “münferit” gördüğümü belirterek umumî şikâyetleri aktaracağım:
Birinci mektup:
“... Marmara Üniversitesi öğrencisiyim ve şerefle söylüyorum ülkücüyüm. Ailem ülkücü kökenli; fakat, ben ailem öyle olduğu için değil, araştırdım ve gerek kendim gerekse gençliğimiz için en doğru yolun bu yol olduğuna karar vererek ‘Ülkücüyüm’ dedim. Fakat maalesef görüyorum ki artık ülkücüler, ... ’arkam var’demek için toplanmış insanlar. Ülkü Ocakları da gençlerin ... öğrendiği yerler olarak görülüyor. Bu durum beni çok üzmektedir. Rahmetli Başbuğumuzun görmek istediği gençler bu gençler miydi? Asla. Bu Ocakların amacı ... yetiştirmek mi? bunları söylerken gerçekten bu davaya inanıp öyle hareket eden ülküdaşlarımı ve Ocakları tenzih ediyorum. Ama benim gördüğüm vaziyet bu minvaldedir hocam. İlk kez tanıştığım insanlara ‘Ülkücüyüm’ deyince birkaç adım gerilemeleri, korkmaları mı gerekiyor yoksa güvenle samimiyetle dostluk kurmaya çalışmaları mı?.. Ben ve benim gibi düşünen bütün arkadaşlarımızın sıkıntılarını duyurmanızı rica ederim.” (Ö.B. )
İkinci mektup:
“O arkadaş her kimse [Dün bir mektup vermiştim. A. T.] benim de duygularıma tercüman olmuş. Gazi Üniversitesi’nin teşkilatı bitmiştir Arslan Bey. Ben de Gazi Eğitim mezunuyum. Hala da Gazi’de Yüksek Lisans yapıyorum. Gazi Üniversitesi ülkücü gençler için tam bir hayal kırıklığıdır... Hepsi birer ‘Memati’ havasında gezerek adam kazanmak yerine, insanları ülkücülerden soğutmak görevini başarıyla yerine getiriyorlar. Ben de çok büyük umutlarla geldim Gazi’ye ama hiç ocağa gitmedim... Ülkücülüğün şuurundan tamamen uzak sadece şekil itibarıyla ülkücülük var Gazi’de. Yani siyah takım elbise, tespih, beyaz atkı... Ben yine şanslıyım Türk Ocaklarını keşfettim... Ankara şubesinde çok şey öğrendim. Hâlâ da öğrenmeye devam ediyorum. Ülkü ocakları ıslah edilmezse bize karşı önyargılar asla kırılamayacaktır.” (K.İ.)

Yazarın Diğer Yazıları