Nevruz PKK’nın!
Nevruzun kökü şu imiş, şuradan gelmiş, şunların bayramı imiş, hiç önemi kalmadı. PKK kendisine tarih çıkarmak için nevruzu “serhıldan günü”ilân etmiş ve başarmıştır!
21 Mart gününü sahiplenmek için yumurta tokuşturan, ateş üzerinden atlayıp sinsin oynayan devlet erkânı gülünç duruma düşüyor!
Bu satırların yazarı edebiyat kökenlidir ve Orta Asya’da bir üniversitede iki sene ders verdiği gibi, Türk ülkelerine sık gidip gelmiş, nevruzlar geçirmiştir. Nevruzun edebiyatımızdaki yerine ve Orta Asya ülkelerindeki ehemmiyetine müdriktir!
Onun için biri kalkıp bana“Nevruz Türklerin millî bayramı”diye anlatmasın.
Bu saatten sonra Türkiye’de nevruz “başkaldırı”nın adıdır!
Dün nevruza devam edeceğim demeseydim iki konu üzerinde duracaktım:
Kürtçe seçmeli ders olabilir diyen Millî Eğitim Bakanı Ömer Dinçer’in meselenin önünü arkasını düşünmeden suya yazı yazmasını (veya PKK serhıldanına mermi taşımasını) ve RTÜK’ün“fikir hürriyeti”hinliğini! Diyarbakır’da bir mahallî televizyon kanalının Roj TV’nin şubesi gibi yayın yapmasını“fikir hürriyeti”çerçevesinde gören Prof. Dr. Davut Dursun riyasetindeki RTÜK yönetimi bizi içimizden hançerlemiş, PKK’nın“serhıldan”ına bir mermi de onlar taşımıştır!
Neyin ne olduğunu tek tek yazacağım... Sonra!
***
Ebu Reyhan El-Birûnî adını kaçınız bilirsiniz? Harezm’de 973’te doğmuş ve 1048’de ölmüştür. “Eserlerimi İlim dili olan Arapçayla yazdım; çünkü, benim dilim ilim dili değildi” diyen büyük İslâm âlimi nevruz üzerine mukayeseli bir değerlendirme yapmıştır.
Birûnî’nin nevruz üzerine yazdıkları“El-Âsâr-ı Bâkiye” adlı eserinde yer alır. Birûnî’nin bu temel eserini D. Ahsen Batur “Maziden Kalanlar” adıyla Türkçeye tercüme etmiştir (Selenge Yayınları, 0212 514 45 73).
Kültür Bakanlığı bu eseri tercüme ettirmek için çok çabalamış; ancak, Birûnî’nin derin ilmi ve çetrefilli klasik Arapçayla kimse uğraşmak istememiş, belki de cesaret edememişti. Ahsen Batur vâkıf olduğu diğer Doğu ve Batı dillerinin de desteğiyle, zor meselenin altından kalkmıştır. Telif eseri Kürdoloji Yalanları’nda Birûnî’yi esas alarak PKK’nın“nevruz”u sahiplenmesini boşa çıkarmıştır.
Yine yerim bitti. Çok şey bu iki kitapta açıklığa kavuşuyor.
Dün, çocukluk arkadaşım, kadim dostum, eski İstanbul Ülkü Ocakları Başkanı, eski MHP milletvekili,“Nâzım Hikmet Memleket mi?: Direnen Son Lenin Heykeli” kitabının yazarı Mehmet Gül’ün dördüncü ölüm yıldönümü idi. Kendisiyle o kadar çok şey paylaştık ki... Yazsam koca bir kitap olur. Eşi Umran’la üç gün önce görüşmüştüm.“Abi, Mehmet’in seninle çekilmiş fotoğrafı çalışma odasında aynen duruyor” demişti. Umran da geçen hafta eniştesini kaybetti, Mehmet’in üzerine bir de bu acı eklendi. Allah’tan sabır diliyorum.