Nerede ‘Ergenekon’un başı!
“Ergenekon”un başı bulunamadı! Savcı Bey öyle diyor. Baş elde değilse “tehlike” aynen devam ediyor, demektir.
Perşembenin gelişi çarşambadan belli... “Balyoz Davası”nda, hemen herkese hapishaneden tabutu çıkacak cezalar verildi. Yargıtay ne yapacak? Büyük ihtimalle bozacak ve yeniden duruşmalar başlayacak. Tutukla, dinle, araştır... Geçsin seneler. Sonra ceza ver... Yargıtay’a dosyaların ulaşması için de geçsin beş altı ay... Yargıtay safhası... Kılı kırk yarmaları gerekiyor. Tabiî kılı kırk yaracaklar mı? “İdeoloji mi, hukuk mu?” sorusunun cevabı bu safhada ortaya çıkacak.
Yargıtay’da bir kere duruşma takip ettim, o da Abdullah Öcalan’ın İmralı’da idam hükmü verildikten sonraki Yargıtay’da yapılan duruşmaydı. Yargıtay binasında bir salon... Yargıtay üyeleri kürsüde dizilmişler. Karanın bozulması mümkün değildi. A. Öcalan’ın bir avukatı vardı: Ercan Kanar, İmralı’da ilk duruşmaya Hasip Kaplan’la (Şimdi PKK/BDP milletvekili) girmişler, sonra ikisi protesto edip ayrılmışlardı. Ercan ve Hasip diğerlerine göre daha tecrübeliydiler. Neden İmralı’da tecrübeli avukatlar savunmadı? Sonuçtan ümitsiz oldukları için mi? Televizyon kanallarında İmralı duruşmalarında çekilen filmlerde ak saçlı, şehit yakını müdahil avukatı görürsünüz. O en yaşlı avukat Cahit Torun’dur. (Hayatta değil.) Bu zat, Öcalan’ın avukatlarının duruşmaya gelmedikleri bir gün, Öcalan’a: “Apo kendini bu genç, tecrübesiz avukatlara mı savunduruyorsun!” mealinde bir nutuk atmıştı. (Ayrıntı: A. Tekin, İmralı’daki Konuk). İmralı’dan çekilen Ercan Kanar, Yargıtay’da, Öcalan’ı savunmakla ilgisi olmayan teatral bir gösteri sunmuştu!
Öcalan bir “baş” ... Hükûmet eline eteğine yapışmış “Aman barış!” diyor. Hayret ediyorum: Öcalan başından beri “barış” diyor. İlk duruşmada da ilk cümlesi: “Barış için çalışacağım!” idi. (Soru: Ama nasıl bir barış?!)
“Ergenekon”un ise “baş”ı bulunamıyor. Ne olacak şimdi?
“Ergenekon Davası”nda savcı 2271 sayfalık esas hakkındaki mütalaasını okudu. Bizim savcılarımızın kaleminin endazesi yok: Herkese tabutluk ceza!
“Baş” bulunmalıydı. Asıl tehlike burada! Baş bulunmazsa, bir başka “gövde” de yine karşımıza çıkar, yine iktidarı devirmek için kumpaslar kurar!
(Kesik baş hikâyelerini duymuşsunuzdur. Özellikle Anadolu ve Balkan topluluklarında yaygındır. Kesik baş ebedîdir; gövde gider baş kalır. O baş konuşur, yönlendirir, savaşlar kazandırır! Prof. Dr. Ahmet Yaşar Ocak, “Türk Folkloründe Kesik Baş”ı yayınlamıştır. Ben bu kitaptan değil, “Türk Sosyal Tarihinde İslâm Macerası” (2010) içindeki tebliğden okudum.)
“Ergenekon”un gövdesi tamam; “baş”ı yok... Nerede bu baş? Ya halk arasında efsaneleşir, gövdeden gövdeye konarsa? Her muhalif hareket bir “Ergenekon” dur! Al başına belâyı!