‘Nefret’ öğretenler ‘demokrat’ mı?

Solun “ana” ve “baba” isimlerinden iki kişi tutuklandı.
Koro hâlinde bağırışıyorlar:
“Fikir hürriyetine darbe!”
KCK davasından tutuklanan “solun anası” Büşra Ersanlı 12 Mart 1971’den kalma. O zaman Perinçek grubunda. Türkiye İhtilâlci İşçi Köylü Partisi içinde faaliyet göstermiş... Sonra yakalanmış, 15 yıl giymiş... Bülent Ecevit-Necmettin Erbakan ortaklığı sırasında, 1974’de çıkmış.
Bu af Türkiye’ye çok acılar yaşatmıştır. 12 Eylül 1980 darbesinin müsebbibi de bu aftır.
Ne kadar silâhlı grup mensupları varsa, dışarı salındı... O sıra fakültedeydim. Bir geldiler okula, hemen gruplaştılar. Sıkıyönetim kalkar kalkmaz kavgalar başladı. Bir daha önü alınamadı. Her yerde kan... Bir tarafta silâhlı gruplar var, bir tarafta halk... Devleti yönetenler ise, askeriyle polisiyle kendilerini geriye çekmişler, silâhlı gruplar ihtilâl provaları yapıyorlar... Sen fakültene, sokağına giremiyorsun, hiçbir tedbir yok... Ne yaparsın? Millî damarın kabarmaz mı? 12 Eylül öncesi şartları budur.
“Türk”e nefret hissinin asıl kaynağı da o zamandır.
“Ülkücüler” tarihin mutlaka hakkını teslim edeceğine inandığım şanlı bir mücadele vermişlerdir. Her mücadelede birtakım yanlışlıklar olmuştur ama bu mücadelenin esasını değiştiren yanlışlıklar değildir. Emperyal güçlerin her türlü yardımı sağladığı grupların üzerine geldiği zamanda sen gücünü yalnız yoksul, mütevekkili Anadolu insanından alıyorsun. Mücadelenin hangi şartlarda yürüdüğünü düşünün...

***


Solun kalıntıları zaman içinde evrildiler...
Bölücülüğe evrilenler Abdullah Öcalan ve avanesi PKK’yı kurdular. Liberaller ise, Neo-İslâmcıların koltuğunda kendilerine köşe buldular, iş buldular, “Müslüman” ın parasıyla besleniyorlar. Kimi de bölücülere yamandılar... Temellerinde “Türk” düşmanlığı olduktan sonra, ister Neo-İslâmcı olsunlar, ister bölücü, ister mavracı sol olsun, fark etmiyor. Kimi Kandil’e selâm yollar, kimi “Hu hu! Ben buradayım, unutmayın!” der, kimi doğrudan PKK’nın içine girer.
BDP’nin içine girenler PKK’nın içine girmişlerdir. KCK’nın içine girenler PKK’nın içine girmişlerdir.
Kim olursa olsun; ister yayıncı, ister profesör...
Büşra Ersanlı, iki buçuk yıl hapis yatıp afla çıktıktan sonra üniversiteyi okumuş. B.Ü. İngiliz Dili ve Edebiyatı bölümünü bitirmiş. Doktora tezi dikkat çekici Büşra Ersanlı’nın... “A cultural dimension of the Kemalist Revolution: The Turkish History Thesis” (Kemalist Devrimin Kültürel Boyutu: Türk Tarih Tezi). Tez danışmanı yabancımız değildir: “Ünlü sosyolog” diye sık sık adından bahsedilen Prof. Dr. Şerif Mardin.

***


En çok şunu merak ediyorum... BDP/PKK’nın Parti Meclisine girecek kadar kendisini PKK zihniyetine kaptıran Büşra Ersanlı, PKK’dan hakikaten ne umuyordu?
“Büşra Ersanlı PKK’lı değil, BDP’li... BDP meşru bir kuruluş” diye sakın lâfı salata etmeyin! Herkes biliyor ki BDP=PKK; PKK=BDP’dir ve BDP=KCK=PKK’dır. Zaten aksini söyleseniz önce BDP’liler kızarlar...

***


PKK ile Türk Devleti savaş hâlindedir... Cephede savaş verenler cephe arkasını da emniyete almak zorundadırlar. Bunun “fikir” le “demokrasi” yle ilgisi yoktur. Dünyanın hiçbir yerinde zaten “savaşın demokrasisi” diye bir kavram yoktur. Tutuklananlar hakkında, “Niye tutukluyorsunuz” diye yazanlar, Türkiye’de PKK’nın yol açtığı vahşet görüntülerini de akıllarına getirmelidirler. Her kim ki “Bunlar niye tutuklandı?” diyorsa, bilin ki, PKK’nın değirmenine su taşıyordur.

***


Bölücülüğün asıl kaynağı nefrettir. Bölücüler nefreti de ideolojilerinden alıyor.

Yazarın Diğer Yazıları