Neden müsamaha gösterdiniz? Şimdi neden tutukluyorsunuz?
İmralı konuğu Abdullah Öcalan’ın avukatlarının tutuklanmaları beni şaşırttı. Beklemiyordum...
Aşağıdaki paragrafı ben yazsaydım, hükûmet nezdinde ne kadar dikkate alınırdı bilmiyorum. Duruşumuz belli, kendilerine karşı yazılmış bir yazı olarak görürlerdi. Aşağıdaki satırlar Zaman’dan Ali Bulaç’ın... Benim aklıma geldiği gibi sizin de aklınıza geleni yazmış:
“Habur’dan Türkiye’ye giriş yapanlar, seyyar savcılar tarafından sorgulanıp serbest bırakıldı; siyasi hava değişince ’örgüt propagandası yapıyorlar’diye tek tek toplanıp içeri tıkıldı. Devletin izni dâhilinde Abdullah Öcalan’la görüşen avukatlar şimdi gözaltına alınıyor. Herkes biliyor ki, avukatlar Öcalan’la ne görüşmüşse devletin izni ve bilgisi dâhilindedir. Görüşmeler hem yazılı hem sesli olarak kayda alınmıştır. Öcalan bir savaşı yönetiyorsa, bunun suçu yazılı ve sesli kayıt cihazları değil, buna izin verenlerdir. Yıllarca avukat görüşmelerine izin vereceksiniz, sonra siyasi hava değişince, ’Öcalan’la Kandil’in irtibatını kesiyoruz’, diye avukatları gözaltına alacaksınız. Bu yanlış. Görüşmeye izin vermezsiniz, yeter. Bu gidişle on binlerce insan tutuklanabilir, ’KCK anayasası’na göre ’Her Kürt doğan KCK vatandaşı’dır, yani her ’Kürt PKK üyesi’dir. ’KCK bir çatı yapılanma’ise, BDP, DTK üyeleri de tutuklanabilir.” (Ali Bulaç, “Siyasi havaya göre hukuk” , Zaman, 28 Kasım 2011)
Yeniçağ’da, kaç defa, avukatların A. Öcalan’ın “emir eri” oldukları manşetten verildi. Ne değişti de sonra KCK deyip, yeni devlet yapılanması deyip tutup tutup içeri attınız?!
Hatırlıyorum... Daha birkaç ay evvel bir gazeteci R. T. Erdoğan’a, avukatların “emir erliğini” sormuş, R. T. Erdoğan, “Ne yani bir mahkûmla avukatları görüşmeyecek mi?” demişti.
Şimdi ise hükûmet, İmralı yolunu kapadı, sonra avukatları topladı.
Ali Bulaç haklı olarak soruyor...
Bütün görüşme madem kayıt altında ve hepsi hükûmetin bilgisi dâhilinde, niye zamanında müdahale etmediniz?
Müdahale edilmeyince avukatlar da “emer erliği” iyiden iyiye kabullenmiş oluyorlar.
Burada hükûmetin doğrudan suça teşviki de vardır.
Öcalan’ın avukatları, bu durumda hükûmete: “Neden bizim görüşmemize müdahale etmediniz? Siz müdahale etmeyince, biz bu yolun meşru olduğuna inandık” diye dava açabilirler mi, bilmiyorum.
Eğer hükûmet, müsamahasının istismar edildiğini düşünüyorsa yine suçludur. Hukukta ihtimallere yer yoktur. İnsanları elinle suçlu duruma düşür sonra tutukla... Hani derler ya, burası muz devleti mi? Aynen öyle... Keyfî bir uygulama olduğu açık.
Hükûmet, biz sorduğumuz için bir şey açıklamaz ama, Ali Bulaç Bey alınmasın, “adamları” sayılır... Ona tatmin edici bir cevap vermek mecburiyeti hissedecektir. Bu “keyfîliği” tarih de yazıyor bir kenara... İleride “Sizin keyfîliğiniz kaç cana mal oldu, biliyor musunuz?” diye mahkeme karşısında hesap sorulmayacağını kimse garanti edemez.
***
Asıl mühim mesele...
Hükûmet, PKK ile MİT yöneticileri ve özel temsilci aracılığıyla görüşmeler yürütmüştür. Bu görüşmeler sırasında, hükûmet terör eylemlerine yeterli müdahalede bulunmamış, hiçbir tedbir almamıştır. 2003’ten itibaren gazeteleri tarayın, kimin ne dediğini bulursunuz. Bırakın bütün gazeteleri taramayı sadece benim yazılarımı alt alta koysanız, bütün gerçekler açığa çıkar. Bir tarafta şehit cenazeleri kaldırılırken hükûmet üyelerinin düğünlerde vakit geçirişlerinin çetelesini tutuyordum. Milletin içini karartmamak için bir yerde artık çetele tutmayı bırakmıştım.
Neden önceden, terörle, olması gerektiği gibi mücadele edilmedi? Neden PKK’nın baskınlarına izin verircesine, tedbir alınmadı? PKK’ya müsamaha göstermenin bilançosu 800’den fazla şehittir.
***
R. T. Erdoğan ve arkadaşlarının derdi Mustafa Kemal’le... O hesaplaşma memleket meselesi içinde değildir; ideolojik bir hesaplaşmadır. Sizin bu hesaplaşmanız bölücülere, yıkıcılara cesaret vermektedir.
Bütün hesap terörün bitirilmesi üzerine kurulmalıdır. O kadar insanı tutukladınız, bu gidişle PKK/BDP milletvekileri de tutuklanacak... Avukatlar, onların yanında zemzemle yıkanmış sayılır. Ama ne zaman sıkı tedbir alınsa, araya “Dersim” gibi, bir mesele sokulup mücadele sulandırılıyor.
Terör el birliğiyle bitirilmelidir.