Nasıl güzel bir ülke oluruz?
Güzel bir ülke hayal etmek bizim için çok mu uzak? İsterseniz önce o gerginleşmiş yüzlerimizi, bozuk ağızlı söylemlerimizi bırakalım.
Önce insanlar birbirini sevmeli.
Sosyolojik olarak birbirlerine yakın insanlar birbirlerini daha çok severler.
Biz Türkler bir milletiz. Yüzyıllardır sürüp gelen ortak bir tarihi yaşadık. Sevinçleri, zaferleri; kederleri, afetleri, yenilgileri ortaklaştık.
Biz Türkler bir milletiz. Yüzyıllardan beri aynı dili konuşuyor, aynı dili paylaşıyoruz. Farklı dil kullanan bazı küçük gruplar varsa da onlarla da aynı tarihin içinden geldik ve aynı kültürü paylaşıyoruz.
Birbirini seven insanların yaşadığı bir ülke güzeldir.
Ancak…
Tarihleri, dilleri, kültürleri ortak olan Türklerin arasına son yıllarda milyonlarca farklı insan sokuşturuldu. Suriye''den, Afganistan''dan. Biz Türkler ne kadar merhametli, ne kadar insansever olsak da sosyoloji kendisini hissettiriyor. Biz onları sevmeye çalışsak da onlar bizi sevmiyorlar, sevemiyorlar. Bu durum, güzel bir ülke için son derece olumsuz bir durumdur.
Avrupalılar, ülkelerinin güzellik ve huzurunu bozmak; Türkiye''de yığılan bu insanları ülkelerine almak istemiyor. Biz niçin kendi huzurumuzu, kendi güzelliklerimizi bozmaya çalışıyoruz?
Bugüne kadar olan oldu, deyip geçemeyiz. Türkiye''nin her bir yanına dağılan, dağıtılan, dağılmasına göz yumulan bu insanlar için geçici yerleşim yerleri hazırlanıp oralarda ikamet etmeleri sağlanmalıdır. En kısa zamanda ülkelerine dönmeleri için de her türlü girişim yapılmalıdır.
Güzel bir ülke olabilmenin diğer bir şartı, yerleşim alanlarını güzelleştirmektir. Estetik ölçülere göre inşa edilmiş güzel köyler, kasabalar, şehirler… Avrupa''ya, Amerika''ya gidenler bunları görüyor. Peki Türklerin aklı, güzellik duygu ve arzusu yok mu? Olduğunu, Osmanlı dönemindeki köşklerden, konaklardan, yalılardan biliyoruz. Osmanlı medeniyeti bir varoş medeniyeti değil, şehir medeniyeti idi. Varoş tavır ve söylemlerle Osmanlı sevgisi olmaz.
Estetik bir zevkle inşa edilmiş yerleşim yerlerini, deprem oluşturan yer kırıklarını da dikkate alarak ülkemizin dört bir yanına yaymalıyız.
Tabiatımız zaten güzel. Bin bir çeşit ağacı ve canlısıyla ormanlarımız; yamaçları bin bir çeşit çiçekle donanmış dağlarımız, tepelerimiz; göllerimiz, ırmaklarımız, denizlerimiz… Hepsi birbirinden güzel. Bu güzellikleri insan eliyle daha da güzel hâle getirip yerleşim alanlarımızla bütünleştirebiliriz. Köknarların, arasında, sincapların içinde yaşayan; kulakları kuş cıvıltılarıyla, su şırıltılarıyla dolan; gözleri kar ve zambak beyazından yakamozlanan ışıklarla parıldayan insanların içleri güzellik ve iyilik duygularıyla, huzurla dolmaz mı?
Birbirleriyle ekmeğini, masalını, bilmecesini, ekranlardaki dizisini paylaşan insanlar mutlu olmazlar mı?
En başta olması gereken eğitim en sona kaldı. İlk ve orta öğretimde aynı türküleri, şarkıları, marşları, oyunları öğrensek. Ergenekon destanını da, Preveze''yi de, Küçük Kaynarca''yı da, Hürriyet Kasidesi''ni de, 9 Eylül''ü de hep birlikte öğrensek. Üzerlerine besteler yazsak, filmler, operalar üretsek!...
"Yitik malımızdır." deyip bilimi baş tacı etsek, kendi uzay istasyonumuzu kursak; karıncaları, böcekleri, bakterileri araştırsak!...
Güzel bir ülke hayal etmek bizim için çok mu uzak? İsterseniz önce o gerginleşmiş yüzlerimizi, bozuk ağızlı söylemlerimizi bırakalım.