‘Nadas’tan başkanlığa mı?!
Biraz tuhaf değil mi? Neden MHP Genel Başkanı parti içi meselelerde, genel başkanlık yarışında, kongre vetiresinde konuşmuyor da, Şefkat kardeşimiz konuşuyor?
Partiyi yöneten o kadar insan var... Genel başkan yardımcıları, grup başkan vekilleri, genel sekreter, genel sekreter yardımcıları, rakamını bilmiyorum ama çok fazla... Ayrıca Merkez Yönetim Kurulu üyeleri var.
Hiçbiri konuşmuyor. Hiçbiri “Genel Merkez”in genel başkan adayından bahsetmiyor, son anda, çağrılan Şefkat kardeşimiz konuşuyor!
Halkın kafasında ciddî ciddî yer etmiş: Devlet Bey aday olmayacak, sürpriz isim çıkaracak!
Bu sakın Şefkat kardeşimiz olmasın! 10 yıl parti faaliyetlerinden ayrı kaldığı zaman “nadas” mıydı, kendisini tazeleme miydi? Devlet Bey: “Kitap-kalem işlerinde biraz zayıfsın, ‘teşkilât’ yapmada, ‘oyun kurma’da fazla mesaî harcadın. Seni yerime hazırlıyorum, ‘nadas’a çekil, yenilen. Aday göstereceğim” mi dedi?
“O sarışın Yozgatlı” diyerek adını bile anmayış bir perde miydi?
***
Devlet Bey yok, Şefkat kardeşimiz var.
Genel başkan adayı kim? Devlet Bey mi, Şefkat kardeşimiz mi?
Gazetelere o “Teşkilât benden sorulur!” havasında mülâkat veriyor. Çok kısa zamanda, geldi, çok hızlı “imaj yenileme” çalışması yaptı. (Teşkilâtlardan sorumlu Gn. Bşk. Yardımcısı Semih Yalçın’ın “la havle” çektiğini biliyorum!)
Şefkat kardeşimiz dün bir gazetede yine “romantik” duruş, “kararlı tutum” sergiledi! Bir başkasına değil Koray Aydın’a yüklendi.
Neden başka adaylara değil Koray Aydın’a? Bu sorunun içinde cevap da vardır!
Şefkat kardeşimiz, Koray Aydın’la yaptığım ve dünden itibaren yayınlanmaya başlayan röportaj dizimi dikkatle okuyordur. Ayrıntılı bir mülâkat. Şefkat kardeşimizin gelişi sessiz ve derinden oldu! Beni arasaydı, bir mülâkat da ben yapardım!
“İmaj yenileme” çalışmasında sorular beylik, cevaplar beylik... Daha çok, sen sorunu yazılı gönder, ben cevaplandırayım tarzında... Hiç araya girilmemiş, didiklenmemiş. Volkan talebem olsaydı, bu röportajını iade ederdim!
Şefkat kardeşimiz diyor ki: “Türk milletinin en büyük teminatı ve son kalesi MHP’yi ülkücülerin partisi olmaktan çıkaracak gelişmeleri uzaktan izleyemedik. Döndük, çünkü bugün hem Türkiye’mizin hem de ülkenin en büyük teminatı MHP’nin de tehdit altında olduğunu gördük. Milliyetçi Hareket’i, yarın ne yapacağı, kimlere pazarlayacağı belli olmayanların eline bırakmamak için döndük. Dönüşümüz, ülkücü bayrağını düşürmemek için tabandan yükselen endişeler hatırınadır.”
Şefkat kardeşimiz tek kurtarıcı!
Atılan ağır taşların hepsi Koray Aydın’a... Sonra: “Milliyetçi Hareket’i, yarın ne yapacağı, kimlere pazarlayacağı belli olmayanların eline bırakmamak için döndük.” diyor.
Bunun cevabını verecek olan “muhatab” ıdır... Anadolu’yu Şefkat kardeşimiz dolaşmıyor, ben dolaşıyorum ve gazeteci gözüyle her şeyi görüyorum. Öğle bir “değişim”, öyle bir “diriliş” istiyorlar ki, hakikaten üzerlerindeki ölü toprağını silkelemişler, ülkelerine ve partilerine sahip çıkıyorlar.
Şefkat’in şu sözünü halk kesin biliyor: “Türk milletinin en büyük teminatı ve son kalesi MHP...”
Ancak bu sözün arkası çok “pis” geliyor. Halkı küçümseyen sözler: “MHP’yi ülkücülerin partisi olmaktan çıkaracak gelişmeleri uzaktan izleyemedik.”
Sorarlar: “Kendin mi geldin, çağrıldın mı?” Daha önce yazmıştım. “Genel Merkez” yönetiminde “oyun kurucu” bulanamadığı için, “nadas”a müracaat edildi! Yani Şefkat kardeşim, gelmedin, getirildin!
Sözünden şu çıkıyor: “Genel Merkez”, MHP’yi Ülkücülerin partisi olmaktan çıkarıyor, sen ise, “Genel Merkez”i hizaya getirmek için neşteri eline aldın!
Yine “Genel Merkez”in bu işi yürütemediği mantığıyla karşı karşıyayız: Parti yönetilemiyor, parti dağılmış, birileri ele geçirmeye çalışıyor!
Her iki hâlde, “Herşeydan Sorumlu Yeni Başdanışman” parti yönetiminin zaafını ikrar etmiş olmuyor mu?
Kişiye bakmıyorum, MHP’yi halkın sahiplendiğini gördüm. “Değişim” kaçınılmaz. Dönülmez yola girilmiştir.
Şefkat kardeşim, gazetelerde kafasını uzatıp uzatıp çekilmesin, madem “genel başkan” adayı görüntüsü sergiliyor, çıksın Anadolu’ya ister kendisine, ister “çağıran”a oy istesin... Peşinden kaç kişi gelecek dersiniz?!