‘Milliyetçiliğin Yakın Tarihi’
Milliyetçi Hareket’in ilk defa bir kitabı çıktı, desem yeridir. Doç. Dr. A. Baran Dural’ın, bu köşede, çıktı, çıkıyor, diye yazdığım eseri nihayet basıldı!
Kitabın adı: “Milliyetçiliğin Yakın Tarihi” . (Cumartezleri Yay., 0284 214 10 13, akademikkitap@hotmail.com).
Büyük boy 662 sayfa eserin neredeyse tamamı Milliyetçi Hareket ve Milliyetçi Hareket Partisi üzerine. Baran Dural, Milliyetçi Hareket’in içinden gelen bir isim ama o bir ilim adamı! Hamaset yok, tarafgirlik yok... İlim ne gerektiriyorsa o!
Aslında “Milliyetçiliğin Yakın Tarihi”, “Pratikten Teoriye Milliyetçi Hareket” kitabının devamı. Bu kitap da devasa: 624 sayfa. İkisini birlikte okursak, bir bütün olarak Milliyetçi Hareket’in künhüne varabiliriz.
Her iki kitapta, ayrıca, dünyada ve Türkiye’de milliyetçilik üzerine çalışmış ilim ve fikir adamlarının çalışmalarını ayrıntılı buluyoruz ki, bu bilgiler, araştırıcılar için yol gösterici niteliktedir.
Hususiyetle şunu vurgulamamız lâzım: Türkiye’de “liberal sol” ve “İslâmcı” kesimler, sırf Türk’ü yok edebilmek için “milliyetçilik” üzerine abanırlar. Doç. Dr. Dural, milliyetçiliği ve özelde Türk milliyetçiliğini ele alırken, bir “ırk” temeli üzerinden gitmiyor. Türkiye’nin içtimaî yapısının imparatorluk mirası üzerine şekillendiğine dikkat çekiyor. İmparatorluğu kuran içtimaî yapı Türk değil mi? Cumhuriyeti de kuran çekirdek kadro Türk!
Osmanlı İmparatorluğu’nu tipik bir Balkan imparatorluğu olarak değerlendiren Doç. Dr. Baran Dural, imparatorluk vetiresinde ilişki kurulan Balkan toplumlarıyla daha sonra da ilişkilerin sürdürüldüğü görüşünü öne çıkarıyor.
Osmanlı İmparatorluğu yükseliş döneminden itibaren yönetici kadrolarını Balkan toplumlarından ve imparatorluğun Balkan bölgesinde yaşayanlarından oluşturduğu gibi, çoklukla ilim ve fikir adamları da Balkan kökenlidirler.
Meselâ Arnavutların önde gelen ilim ve fikir adamı Şemseddin Sami, aynı zamanda Türkçeleşmenin ve Türkleşmenin önde gelen aydınlarından biridir. Şemseddin Sami’nin “Türk milliyetçiliği” kimliği üzerinde, daha önce yazımlarında durmuştum.
O zaman Türk Yurdu’nda yazan kalemlerin, daha sonra hangi ideolojiyi desteklerlerse desteklesinler, Türk devletinin yeniden yapılanmasında yeri ayrıdır. (Nejat Edhem’in illegal Türkiye Komünist Partisi’nin ikinci adamı olduğunu hatırlatayım.)
Bunun mozaikleşme olmadığını, fakat Türk milliyetçiliğinin Osmanlı’dan Türkiye Cumhuriyetine evrilmesinde çoğulculuğu kendi içinde başarıyla ortaya çıkardığını söylemeliyiz. İmparatorluğun çöküş döneminde, farklı unsurlar tek görüş etrafında birleşmişlerdir: Türk milliyetçiliği... Bunun manasını kavrayamayanlar ve art niyetliler farklı yorumlarla zihin bulandırmak istemişlerdir.
Cumhuriyeti kuran aynı kadrolar, önleri alabildiğine açık olduğu hâlde, şuurlu olarak ırkî temel üzerinden hareket etmemişlerdir. Esasa taalluk etmeyen Mahmut Esat Bozkurt ve Şükrü Saraçoğlu’nun münferit görüşlerinden hareketle, hatta araya Atsız’ı da katarak, Cumhuriyetin ırk temeli üzerine kurulduğunu, kendi mülevves fikirleri için kalkan yapanlar çıkmış ve çıkıyor. Kale almamak gerekir.
“Milliyetçiliğin Yakın Tarihi” önemli... Yarın da devam edeceğiz.