Millî Eğitim ne yapıyor?
Önemli ve cevaplanması gereken soru şu: Millî Eğitim'de program değişimini kim yönetiyor? Sadece bakanlık bürokrasisi mi yoksa AKP resmi sendikası gibi çalışan yandaşlar mı?
Kim?
Daha doğrusu aslında kontrol kimin elinde? Sendikanın mı Milli Eğitim Bakanı'nın mı?
Dıştan bakıldığında AKP yandaşı sendikasının çok daha baskın olduğu, yönlendirme ve yol göstericilikte bakanlığın önünde yürüdüğü gözleniyor..
Dolayısı ile yanlışların, hataların, ihmallerin, ideolojik dayatmaların kaynağı orası.
Bu da normal..
Çünkü her sendikanın kendince bir ideolojisi var ve bunun gereğini yapmak istiyor. Burada sorun, devlet kurumunda ve onun yöneticilerinde.
Diyeceksiniz ki Milli Eğitim Bakanlığı bürokrasisinin önemli bir çoğunluğu zaten o sendikadan. Etkili ve yetkili yerleri onlar işgal ediyor.
Haklısınız...
İşte bu sebepten sürekli bir açmazın içindeyiz ve bundan dolayı eğitim gündemi sürekli tartışma yaratıyor. Ortada bir devlet politikası yok. Ortada hükümet eksenli bir sendikanın ideolojisini gerçekleştirmek için bakanlığı araçsallaştırması var...
Yanlış olan bu..
Milli Eğitim Bakanlığı her kesimin bakanlığıdır. Bir grubun araçsallaştırılmasına uygun davranmaya başlarsa, sonunda, öteki bütün gruplar ister istemez rahatsız olacaktır. Bundan daha doğal ne olabilir?
Bu tespitten sonra gelelim ikinci konuya..
Benim ülkemde Millî Eğitim Bakanlığı da dâhil olmak üzere eğitim camiasının hemen tamamında bilimsel gelişmeler net olarak anlaşılmış değil. Buna üniversitelerdeki bazı bilim adamlarını da dâhil edebiliriz.
Birincisi, hiç kimse tam olarak sistem kavramını anlayıp yerli yerinde kullanmıyor. Mesela sınav şekli değişiyor herkes başlıyor sistem değişiminden söz etmeye. Hâlbuki sistem değişmiyor, sistemin alt sistemi değişiyor.
İkincisi, sanayi devrimiyle birlikte eğitim bir bilim haline geldi. Üniversitelerde fakülteler, fakültelerde bölümler ve ana bilim dalları şeklinde örgütlü.. Buna rağmen halen daha benim ülkemde "eğitim programı" kavramı ile "müfredat" kavramını eş anlamlı kullanıyorlar. Buna gazeteler, televizyonlar ve hatta bakanlığın kendisi de dâhil. Bakan, "müfredatı değiştirdik" diyor. Aslında değiştirdiği şey müfredat değil, program..
Millî eğitim bürokrasisi, eğitim sendikaları ve öğretmenler kavramları doğru kullanmazsa, ne düşünürsünüz? "Bu kavramların içeriğini bilmiyorlar. Bilmedikleri için de farkını fark edemiyorlar" dersiniz.. Aynen öyle..
Eğitim programları ve öğretim, tüm Eğitim Fakültelerinde Eğitim Bilimleri bölümüne bağlı bir ana bilim dalıdır. Bilimsel bir alandır. 1949'da Ralp Tyler'la başlayan yeni bir bilimdir. Bizimkiler halen daha, derslerin ve konuların sıralaması anlamına gelen "müfredat" kavramını eğitim-öğretim programı kavramının yerine kullanıyor ki, program, müfredatı da kapsayan, daha geniş bir alanı ifade etmektedir.
"Müfredatı değiştirdim" diyen bakanlık ve onun esinlendiği sendika kurduğu bu cümle ile ne değiştirdiğini izah edemediği gibi eğitimi de bilmiyor demektir. Tıpla ilgili bir konuda Sağlık Bakanı, kalbi değiştirilen bir hasta için "kapakçığı değiştirildi" derse ne olur? Kapakçıkla kalp aynı şey mi?
Gelelim değiştirdiklerine...
Bu konuda tek bir konuya vurgu yapacağım. Atatürk'le ilgili konuları azaltmışlar. Kendileri bugüne kadar Atatürk'ü okudular da Atatürk sevdalısı mı oldular? Demokrasi okudular da demokrasi havarisi mi kesildiler?
Hayır!
Merdiven altı eğitimle öğrendikleri, ideolojiye dönüştü ve şimdi orada öğrendiklerini "doğru budur" diyerek yapıyorlar. Endişeye gerek yok.. Bilim bütün dogmaları yenecektir..