MHP'de 'değişim' istendiği belgelendi
Ankara
MHP’de yeni dönem başlamıştır. Kim yatarsa, kim çalışmazsa, kim “Milliyetçi Hareket” i “hareket” e geçirmez, memlekette gündemi belirleyen çıkışlar yapmazsa, köklü değişiklik için “ihtar” verileceği ortaya çıktı.
Beklediğim ve arzu ettiğim gibi idi: Bu hükûmete asıl ihtarı MHP’liler verecekti ve nitekim verdi. Halk, partisine sahip çıktı. Ülkenin dört bir yanında Ankara’ya koştular. Ankara’nın ortasında, Ulus’la İstasyon arasında, Arena dedikleri 11 bin kişilik kapalı salon dopdolu idi. Zemin, tribünler, localar, hınca hınçtı. Eskiden konuşmalarda insanlar sıkılır, yerinden kalkar, hava alıp tekrar gelirdi. Saatlerce kimse yerinden kıpırdamadı.
Dışarı çıktık, içerinin belki beş katı dışarıdaydı. Gençlik Parkı’nın istasyona ve Ulus’a bakan kapılarına doğru yol, hatta Gençlik Parkı’nın içi, kapalı salonun ön kısmı neredeyse tamamen dolu idi. Rakam vermek mümkün değil, 50 bin deyip yuvarlayayım. Belki MHP, tarihinde ilk defa bu kadar kalabalıkla kongre yapıyordu. Yakında AK Parti’nin kongresi vardı (Barzanî’yle gurur duyulan kongre!), ellerinde her türlü imkân olduğu hâlde, ancak bu kadar kalabalıktı, diyebilirim.
Neden kalabalığı anlatıyorum?
Halkımız kesin değişim istiyor. Bu satırları daha adaylar gösterilirken yazdım. “Değişim” istendiğinin bilinmesi gerek. Yoksa mutat bir kongre için Türkiye’nin dört bir tarafından insanlar heyecanla koşup gelmezler.
***
MHP kongrelerinde her zaman gençler ağırlıklı olurdu. Bu defa gençlerden daha çok gençliğini geçirmiş, orta yaş ve orta yaş üstü insan topluluğu gelmişti. Bunun bir anlamı olmalıdır. Bu insanların kimi CKMP, MHP adını almadan, 1969 öncesinden beri bu hareketin içinde... Pek çoğu 12 Eylül 1980 Darbesi’nin öncesini yaşayanlar. Kimi kardeşini, kimi arkadaşını şehit vermiş, kimi yaralanmış, kimi işkencelerden geçmiş, kimi uzun yıllar hapis yatmış. İnsanlar fikirlerinin takipçisi... Bunun bir parti davasının ötesinde olduğunun bir ispatı MHP’nin bu kongresidir.
***
Divan başkanlığına, Tuğrul Türkeş teklif edildi, Koray Aydın tarafı teklif vermeyecek, gösterilen adayı kabul edecekti. Kırıcı olmadan, seçimi dostça götürmek gerekirdi. Tek aday isabet oldu. Bence Tuğrul Türkeş yerinde bir adaydı. Tuğrul Bey veciz konuştu ve babası Alparslan Türkeş’in adını geçirirken, salon alkıştan inledi.
Devlet Bahçeli, genel başkan sıfatıyla konuşurken, konuşmasının sonunda adaylığını nihayet açıkladı; kendisince salona sordu: “Benimle var mısınız?” Salonun bir kısmı “Varız!” diye bağırdı. Delegeler mümkün olduğu kadar renk vermeseler de, kalabalığın heyecan iteklemesiyle, istemese dahi alkışlıyor, istemese dahi ayağa kalkıyordu. Kimse açık rengini belli etmek istemiyordu.
Devlet Bey’in konuşmasının Ülkücü Hareket’in jargonuna hâkim edebiyatçı/tarihçilerin kaleminden çıktığı belli idi. Bazı noktalarda, kalem değişiyor, fazla mübalağaya, fazla tasvire kaçıyor, tekerleme türü konuşmalar birbirini takip ediyordu. Konuşmasını promter dedikleri görünmez camdan okudu. 1 saat 50 dakika konuşma fazla idi. Konuşma temposu zaman zaman düştü. İnsanların sıkıldığı açıktı, ama hiçbir hürmetsizlik yaşanmadı. Devlet Bey, ortak değerlerden ve ortak endişelerden bahsettiği için, yeri geldikçe herkes alkışladı.
Açıkçası ben son ana kadar Devlet Bey’in adaylığını koymayacağını açıklamasını bekledim. Çok ketum, çok sessiz yürüyor, adaylığı hususunda bir şey söylemiyordu. Aşırı temkini sanırım son ana kadar havayı koklamayı gerektirdi. (Bu temkin bir parti genel başkanı için çok fazla. Düşüneceğim derken mazallah ülke bile elden gider!)
***
MHP Genel Başkan adayı 10 dolayında idi ama 40 üst kurul delegesinin imzasıyla aday olunabildiği için ancak üç aday çıktı. İddialı iki aday vardı: Osmaniye Milletvekili Devlet Bahçeli ve Trabzon Milletvekili Koray Aydın...
Koray Aydın, Devlet Bahçeli’nin aksine görünmez cam koydurmadan tamamen irticalen konuştu. Konuşmasını uzatıp insanları baymadı. Yarım saat içinde tempoyu düşürmeden heyecanı belli seviyede tuttu. Devlet Bey’den daha fazla alkışlandı. Ancak densiz bir grup, sözünü kesip konuşma insicamını bozmak istedi. Bu grubu salona sokanlar, halka kötü görüntü verileceğini hesap etmeliydiler.
İkisini kıyaslarsak, Devlet Bahçeli, herkesin kabul ettiği, Milliyetçi Hareket’in bilinen edebiyatını yaptı, Koray Aydın ise parti olarak halkla nasıl iç içe olunacağını, meselelerin üzerine nasıl gideceğini anlattı.
***
Bu kongre, Balgat’ta parti merkezinde oturarak politika yapılamayacağını öğretti. Mutlaka halka gidilmeli, halkla el ele, diz dize olunmalıdır. Meclis’te salı konuşmaları mecburen yapılacak ama artık içi boş olmamalıdır; mutlaka doldurulmalı, halkın o hafta beklediği ileriye dönük cevaplandırılabilmelidir.
Kim olursa olsun, Milliyetçi Hareket’in dinamik bir güç olduğunu bu kongrede görmüştür. İnsanların sabrı taşmak üzeredir. Sabır taşkınlığını kontrol altına alabilmek için, halkla iç içe olunmalı, Balgat’ta çok gerektiği zaman oturulmalıdır.
Kongrenin dersi asıl budur...