MHP çok şükür ses verdi

MHP, vaz’-iyet etmede geç kalmakla beraber, neresinden başlarsa halkın yararınadır. Nitekim Bursa mitingi, bence, yüreklere su serpmiştir. Arkası gelmelidir. Daha 8 il vardır. Ama mutlaka Ankara’da 1 milyon insan toplanabilmelidir. Birlik sadası Çankaya yamaçlarından yankılanıp bütün yurt sathına yayılmalıdır.
15 Nisan 1978’de Kurtuluş’ta başlayıp Tandoğan’da biten miting o dönemi yaşayanların hafızasındadır. Rakam vermek güç olmakla beraber yüz binler Ankara’da Tandoğan’daydı. Emperyalizmin uzantıları maşalara karşı gür bir ses çıkarılmış, halkımıza “Sahipsiz değilsiniz!” denmiştir. Keza 7 Nisan 1997’de, Alparslan Türkeş’in cenaze töreni son derece anlamlıydı. Yurdun dört bir yanından insanlar vefa için Ankara’ya akmıştı... Rakam milyonla ifade ediliyordu. 1978’e de, 1997’ye de şahidim. Sanmıyorum ki, Türkiye’de bu kalabalıkları toplayan cenaze töreni olsun, miting olsun.
Milliyetçi Hareket’in Bursa’da, “Biz buradayız ve böldürmeyeceğiz!” haykırışını, 21 Mart’ta Diyarbakır’da Ak Parti destekli Abdullah Öcalan’ın “ulusa sesleniş” mitingiyle kıyas etmek abestir. Bu karşılaştırmayı yapmayacağım. Benim ülkemde bana tuzak kurulmuştur ve benim ülkemde “40 bin kişinin katili”, “bölücü” denen ve hapiste tutulan adama ülke idaresi teslim edilmiştir! O gün, 2 gün önce yazdığım gibi “kara bir gün”dür ve ecdadımın kemikleri sızlamıştır.


***


Bursa, insanlarımızın eğilen başlarını kaldırmış, hüzünlerini umuda döndürmüştür.
Halkımız bir hareket bekliyordu. MHP yönetimi ben yaptım, demesin... Elbette milyonları temsil eden bir parti, böyle organizasyonları yapacaktır. Zaten başından beri tenkit etmiyor muyuz neden tembelsiniz diye... Halkın MHP yönetiminde değişim istemesinin sebebi, yönetimin tembelliği idi; üretememesiydi, bir şey verememesiydi. Hantal görüntüsüydü.
Hareket durmamalı... “Türk”ü silmek isteyenler azıya almışlar, dış güçlerle el birliği içinde doludizgin yürüyorlar.


***


Bakınız şu sözleri Türkiye Cumhuriyetinin Başbakanı söyleyebiliyor! Bir gazeteci “âkil adamlar” meselesini sormuş... O da cevap veriyor:
“Tabii. Halkı buna hazırlamak önemli. Eskiden o psikolojik harekât denen ifadeler vardı ya. Bu toplumsal algıyı âkil adamların hazırlaması lâzım. Bu eğer hazırlanırsa birisi Meclis’te kürsüye gelip bayrak açmaz, mikrofona bayrak asmaz. Bunların hepsi tahriktir, şovdur. Sen Hakkâri’ye Türk bayrağı ile giremiyorsun, sen Hakkâri’ye hiç gidemiyorsun. Ondan sonra geliyorsun Meclis’te, Ankara’nın göbeğinde, parlamentonun içinde öyle şov yapıyorsun. Mesele bu değil. Bayrak çok önemli. Yola çıkarken tek millet, tek bayrak, tek vatan, tek devlet dedik. Ben bunun hiçbirini bugüne kadar dile getiremedim. Mesela Çanakkale’ye on yıldır giderim, bu MHP daha Çanakkale’ye bir gün gelmemiştir.”
R. T. Erdoğan’ın kastettiği “âkil adamlar”, PKK’yı bugüne taşıyanlar... Gazetelerde isimleri geçiyor. Hemen hepsi Marxist eskisi... Sol-liberal... Araya hiç şüpheniz olmasın birkaç “İslâmcı” da katacaklardır. Onların da eski Maxistlerden farkı yoktur; samimiyetle söylüyorum: O tür İslâmcıların “Allah bir” dediklerini bile şüpheyle karşılarım. Bunlardan isimleri çok bilinen, geçenlerde PKK’nın elindeki rehineleri almak için zabıt imzalayan bir derneğin yöneticileri beni mahkemeye vermişlerdi; sırf “PKK gibisiniz.” dediğim için. Savcılık soruşturmaya gerek olmadığını bildirdi. Öyle bir mütalaa yazılmış ki, bu “Allah bir” dediğinden şüphe ettiğim derneğin yöneticilerinin suratına unutamayacakları bir tokattı. Bu belgeyi sonra yayınlayacağım.
Her yerden kuşatıldık... Siyasetçisiyle ayrı uğraşıyorlar, yazarıyla ayrı uğraşıyorlar, kendileri gibi düşünmeyen halkla ayrı... Yukarıdaki sözleri sarf eden bir Başbakan! MHP’yi kastederek, Meclis’e bayrak asmak tahriktir, diyor... Medet umduğu Öcalan’ın, kendisinin de paraf ettiği “ulusa sesleniş” metni okunurken, bayrağın alanda olmamasından telaşa düşmüş. Bütün oyunun ortaya çıkacağından korkmuş ki MHP’lilerin, Meclis’te, özellikle bayrağa sahip çıkma hareketlerini tahrik olarak niteleyebiliyor. Daha vahimi Hakkâri’ye gidememekle suçluyor. Gidememek diye bir şey olamaz. Ama neden gidilmediğini bir düşünse, ikide bir söylediği “Gidemiyorlar!” sözünden ar eder!
“Âkil adalar”ın, “Türk bayrağı”dan alerji duyanlar arasından seçileceğinden hiç şüpheniz olmasın. Onlar “toplumsal algı”yı hazırlayacaklarmış. Yani halkı PKK gibi düşünmeleri için kandıracaklarmış!
Milliyetçi Hareket, her gün bir hareket içinde olmalıdır. Halk “gaflet”ten uyandırılmalıdır. Ak Parti’nin bundan sonraki hamlesi Öcalan’ı serbest bıraktırmaktır. Eğer bunu sağlarlarsa vebal Ak Parti yönetiminde değil, Milliyetçi Hareket mensuplarındadır. Halkı uyandırmayanların istemedikleri durumla karşılaştıklarında şikâyetçi olmaya hakları yoktur. Ak Parti yönetiminin zihniyeti belli... Bu zihniyet kesinkes anlatılmalıdır.
Tekrar ediyorum... Ankara’da bir milyon insan yeri göğü inletmelidir; o zaman bütün dengeler değişecektir.

Yazarın Diğer Yazıları